Son zamanlarda seçimden hemen sonra belli olan sonuçlara alışan bizler için dünkü seçim olağanüstü heyecanlı ve sürükleyici oldu. Çekişmeli olacağı kestirilse de bu denli soluk soluğa olacağı beklenmemekteydi. Sonuçlar ortaya çıkmakla birlikte süreç sonlanmış değil. İstanbul’daki oy farkının azlığı köprünün altından epeyce su geçeceğinin göstergesi. Her türlü girişime karşın koltuğu alamayacak olurlarsa seçilenlere karabasana eşdeğer bir dönem yaşatmaktan kaçınmayacaklardır.

Olası gelişmeleri bir yana bırakarak birkaç saptama yapmakta yarar var!

Öncelikle bu seçimlerin pek çoğumuzu tutsak alan sendromu sonlandırdığını sevinerek belirtelim. Uzayan AKP iktidarını yıkmak şöyle dursun zayıflatmanın bile olanakdışı olduğunu her fırsatta dile getiren karamsarlığa ilişkin kısır döngüye böylelikle son verilmiş olması sevindiricidir. Ayrıca, özellikle son yıllardaki hemen her seçimde ortaya atılan ama belgelenemeyen manipülasyon söylentileri de karamsarlığı katlayan bir başka unsurdu. Bir yandan bu savları dile getirip diğer yandan da belgeleyememek önemli ve süreğen bir soruna dönüşmüştü. Ya belgelemek ya da bu savları dile getirmemek gerekiyordu.

Bu ve benzeri savların önde gelen kaynağı bunları dile getirenlerin içinde yaşadıkları toplumdan kopukluklarıydı. Başka deyişle yere basmayan duruşlarıydı. Bu duruş yalnızca söz konusu savların dile getirilmesi sonucuna yol açmamakta aynı zamanda AKP’ye oy veren toplum kesimlerini aşağılayan ve dolayısı ile dışlayan söylemlere yol açmaktaydı. Bu olumsuz ve yanlış tutumun önemli sonucu her geçen gün tırmanan kutuplaşmayı keskinleştirmesiydi. Bu durum ise kutuplaşmayı kazanç aracı yapanların ekmeğine yağ sürmekteydi.

Bu seçimlerde, değişen koşullar karşısında tutumunu değiştirmesi beklenmeyen bir Türk Milleti kesiminin varlığına inandırmaya başlamıştı pek çok kişiyi.

Son ekonomik yıkım uzunca süredir dillendirildiği gibi beklenen etkiyi göstermiş oldu.

Dolayısı ile duyarsızlıkla suçlanan insanımız somut (ekonomik) olumsuzluklara kayıtsız kalmadığını, kalmayacağını bir kez daha ortaya koymuş oldu.

Bir söz de Anadolu Ajansı’na! 1920’de, Atatürk tarafından daha TBMM açılmadan kurulan bu köklü kurumumuz hemen her dönemdeki siyasal eğilime uyma alışkanlığına rahmet okuttu. Efendilerinin oluru olmadan seçim sonuçlarını bile saklayabileceklerini göstermiş oldular.

Neyse ki, hedefteki bir diğer kurum olan YSK tartışmalara nokta koyarak yüreklere serin su serpmiş oldu.

Çeyrek yüzyıllık Ankara-İstanbul sendromu sona erse de; önümüzdeki dönemin son derece zorlu geçeceği şimdiden bellidir. Merkezi iktidar İstanbul ve Ankara’da seçilmişleri baltalama, işini güçleştirme ve hataya zorlama görevini eksiksiz yerine getirecektir. Özellikle İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun seçim gecesi boyunca sergilediği sakin, sağduyulu ve kararlı tutumunu başkanlık dönemine taşıması önde gelen dilektir.

Bu yeni sayfanın gerginlikleri, ayrımcılıkları ve aşağılamaları sonlandırması ülkemiz yararına olacaktır. Gerçekte toplum kesimleri arasında söz konusu olmayan kutuplaşmanın siyasilerce bilinçli biçimde üretildiği ve abartıldığı kanısındaki bir yurttaş olarak seçim sonuçları karşısında sakin ve saygın bir tutum sergileyen insanlarımızın çoğunluğunun davranışından sevinç duyduğumu söyleyebilirim.

Bu olumlu tablodan ders çıkartması gereken basın ve siyaset kurumlarının kavgacı anlayışın aşılmasında öncelikli sorumlu ve yükümlüler olduklarının altı bir kez çizilmelidir.

Sokakta, toplu taşıma araçlarında, sahilde, parkta, dağda bayırda olmayan kutuplaşma siyasilerin ve basının yapay yaklaşımlarıyla varmış gibi gösterilmekte ve bu yolla saflaşma ve karşıtlaşma körüklenmektedir.

Dünkü yerel yönetim seçimleri pek çok kişinin ezberini bozması bakımından tarihsel önemdedir. Durağanlaştığı, duyarsızlaştığı ve baskı altında olmayı kabullendiği öne sürülen insanlarımızın gerektiğinde vermek üzere tepki yeteneklerini korumakta olduğunun anlaşılması bakımından da dersler içermektedir.

Bu derslerin herkesçe algılanması ve özümsenmesi beklentisiyle…

Ceyhun Balcı, 01.04.2019

Posted in

Yorum bırakın