Türkiye dehşet ve ürkü verici bir olayı neyse ki zararsız atlattı. Emniyet Genel Müdürü’nün devlet adamına yaraşır duruşuna Milli savunma Bakanı’nın saldırganlara sevecen yaklaşımı karıştı.

İçişleri Bakanı’nın “CHP’lileri şehit cenazelerine almayın!” buyruğundan kendisine görev çıkartan aşağılık tiplerin de eksik olmadığı anlaşılmış oldu bu pahalı deneyimle. Bir de gazete görünümlü sınıflaraltı basılı kâğıtların “Kılıçdaroğlu’nu idam etmeli!” çığlıkları unutulmamalı!

Bunların hepsine tamam!

Ancak, Kılıçdaroğlu’na linç girişimini ete kemiğe büründüren bir başka önemli nokta daha var ki gözden kaçırılmamalı!

Türkiye’deki irili ufaklı bir çok yerleşime yolunuz düştüğünde gözlerinizin önüne serilencek manzarayı anımsa(t)makta yarar var. “Şehit Er….. Parkı”, “Şehit Asteğmen ….. Caddesi”, “Şehit Astsubay ……. Üst Geçidi”  …

Vatan görevi uğruna toprağa düşenler gönüllerimizin yanı sıra yer adlarında ölümsüzleştirilmişlerdir. Dolayısı ile anıları ve adları Türk insanının belleğine çivilenmiştir. Doğu Karadeniz gezimiz sırasında bu doğrultudaki gözlemlerimi yazıya da dökmüştüm. Bağlantıdan okunabilir.

https://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2018/08/31/karadenizin-ogrettigi/

Konumuza dönelim!

HDP (Halkların Demokratik Partisi) günümüz Türkiye siyaset düzleminde bir parti olmanın çok ötesinde işlevler yüklenmiş durumda. Bu işlevlerin bir bölümü HDP’nin isteğiyle üstlenilmiştir. Hendek kazan, tünel açan, bombalı tuzak kuran PKK’nin döpiyesli, kravatlı temsilciliği görevini pek çok insanın gözünü boyayıp, yanıltarak “başarıyla !” üstlenmiş ve sürdürmüştür. Burada şaşırılması gereken HDP’nin tuttuğu yol değil bunca bilgi ve belgeye karşın bu parti görünümlü suç örgütünün yasallığını koruyabilmekte oluşudur.

Öyle ki HDP, Türk siyasetinde kimilerince bir umut ya da hiç olmazsa siyasi aritmetik unsuru olarak bile algılanabilmektedir. Bu algıyla yetinmeyen azımsanmayacak sayıda kişinin siyasi tercihi olmadığı halde HDP’ye oy vermiş olması bu görüşümüzün güçlü dayanağıdır.

Ayrıca, HDP’ye barajı aşan parti olarak Türkiye Cumhuriyeti devletinin kasasından milyonlarca lira aktarılmaktadır.

PKK’ye karşı mücadele veren iktidarın HDP’ye yaklaşımı da bir o kadar çelişik ve ikiyüzlüdür.

Kapatma davası ile yüzleşmesi gereken HDP’nin bu durumla karşılaşmaması için deyim yerindeyse özen gösterilmekte ve birilerinin eli tutulmaktadır. Bir yandan HDP varlığını sürdürürken diğer yandan da oltanın ucundaki canlı yem olarak kullanılmaktadır.

HDP yasal varlığını korurken, onunla işbirliği yaptığı öne sürülen kişi ve kurumlar toplum gözünde itibarsızlaştırılmaktadır. Elde kesin kanıt olmasa da CHP’nin kimi söylem ve yaklaşımları dayanak gösterilerek ana muhalefet partisi PKK işbirlikçisi olarak etiketlenebilmektedir.

İktidarın bu yaptığına “Çayın taşıyla çayın kuşunu vurmak” denebilir. Oysa, HDP gibi bir yapı hak ettiği şekilde siyaset sahnesinden indirilmiş olsa kimseleri PKK işbirliğiyle suçlamak olanaklı olamayacaktı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yönelen LİNÇ girişiminin uzunca bir geçmişi olduğunu göz önünde tutmakta yarar vardır.

kilicdarogluna-sehit-cenazesinde-saldiri-_6824_dhaphoto6-o6piguwfd8k7juh7u39qwhx52kidt8its6vcweu23s

Bir yandan HDP’yle ilgili yasal gereklilikler yerine getirilmeyip hukuksal hataya düşülürken diğer yandan HDP’nin hazine yardımı alması söz konusu olabilmektedir.

Ne uğruna mı?

İktidarın HDP üzerinden PKK işbirlikçiliği söylemlerine fırsat vermek ve bu yolla oy devşirmesini sağlamak uğruna!

Türkiye’ye yazık oluyor…

Linç kışkırtıcılığı ve özendiriciliği konusunda, bakanların söylemleri ya da gazete görünümlü paçavraların manşetleri kadar önemli değil midir HDP üzerinden yürütülen oltaya yem siyaseti?

HDP bu denli kirli ve suçla özdeşleşmiş bir yapıysa ve bu yapıyla işbirliği kötü bir şeyse varlığını korumasına izin vermek niye?

Birisi çıkıp da bu yargının konusudur, nasıl olur da iktidardan hesap sorulabilir demesin!

Öyle olmadığından adımız gibi eminiz…

Neyse ki, oy avcılığı gereği yaşama geçirilen kışkırtma ve özendirmelerin toplumun önemli kesiminde karşılığı yoktur.

Posted in ,

Yorum bırakın