23 Nisan’ı çocuk dostu ve “koruyucusu” bir Tıbbiyeli’yi saygıyla anarak kutlamak anlamlı olacaktı…

Harbiye-Mülkiye-Tıbbiye Osmanlı’nın modernleşme çabalarının sacayağı sayabileceğimiz üçlüdür. Bir hekim olarak Tıbbiye’nin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan zorlu yolda üstlendiği önemli rolden ötürü gururlanırım. Oysa, gerçeğin farkına varıldığında sacayağının bir öğesi olan Tıbbiye’ye bundan başka rol düşmediği kolaylıkla anlaşılabilir. Bu üçlü Osmanlı’da çağdaşlaşma çabalarının öne çıktığı kurumlardır. Çünkü, bu çabaların üretilmesine uygun şekilde tasarlanmışlardır.
Türkçe tıp öğretimi isteğiyle başlayan Tıbbiyeli’nin serüveni, Osmanlı’da anayasal düzenin kurulması ve Meşrutiyet yönetiminin oluşturulması çabalarında belirginleşir. Elbette, savaşların da değişmez oyuncusudur Tıbbiyeliler.
Osmanlı’nın sonunda başlayan ve Cumhuriyet’in kuruluşuna uzanan 10 yılı aşkın süre boyunca yorulan, yoksunlaşan Türk Milleti’ne öncülük yapma onuru da düşmüştür onlara.
Son zamanlarda Tıbbiyeli Hikmet (Boran) ve Reşit Galip bir şekilde ve gecikmeli olarak toplumumuza anlatılabilmiş ve tanıtılabilmiştir. Bu bağlamda sırasını bekleyen sayısız Tıbbiyeli’den birisi de Dr Mehmet Fuat Umay’dır.
Tıpkı iktisat alanında olduğu gibi Cumhuriyet’i kuranlar yorgun ve yoksul toplumun yetim-öksüz çocukları için de Cumhuriyet’i kurmadan harekete geçmişlerdir.
1923’ün başında İzmir’de İktisat Kongresi toplanırken; Dr Mehmet Fuat Umay da Amerika yollarına düşmüştür.

Dr Mehmet Fuat Umay’ın ABD serüveninin rotası
İzmir Marşı’na söz olan “Öksüz yavruları bağrıma bastım” demek yetmeyeceği için Cumhuriyet’in geleceği olan çocuklara sahip çıkmak gerekmiştir. Dr Mehmet Fuat Umay Atlantik’in karşı kıyısındaki ABD’de haftalar geçirecek ve orada yerleşik Türk ve Müslümanlardan bağış toplayacaktır. Bu bağışlar Çocuk Esirgeme Kurumu’na maya olacaktır.
Bu kadarla da kalmayacaktır.
Oralara kadar gitmişken adı sonradan Köy Enstitüleri’yle birlikte anılacak olan dönemin ünlü eğitimcisi John Dewey’le görüşmeyi de ihmal etmeyecektir. Bir yandan bilgi ve görgü birikimi yaratılırken diğer yandan yeni kurulacak ülkenin muştusu verilmiş olmaktadır bu yolla.
On yılı aşkın silahlı savaşta yorulmayan, bezginlik ve yılgınlık içine düşmeyenlerden yalnızca birisidir Dr Mehmet Fuat Umay! Savaş bittiğine göre bir kenara çekilip dinlenmenin zamanı gelmiştir deme kolaycılığına kapılmamıştır. Bu yanıyla, çok da büyütülmeyecek zorluklar karşısında beyaz bayrak çekiveren, “biz adam olmayızcı” kesiliveren, sosyal medyayı ağlama duvarına çevirmekte ustalaşan günümüzün sözde aydınlarına esin kaynağı olabilecek adsız kahramanlardan birisi olarak da görebilirsiniz Dr Umay’ı.
Sığlaşmanın, sıradanlaşmanın, niteliksizleşmenin anıtlaştırıldığı günümüzde Osmanlı’nın küllerinden Cumhuriyet’i var edenlere ne çok şey borçlu olduğumuzu her geçen gün daha fazla fark ediyor olmalıyız.
Onları saygıyla anmak, bilmeyenlere anlatmak güncel sefaletin bir an önce sonlanması bakımından önemli bir görev.
Yazıyı Dr Mehmet Fuat’ın soyadının öyküsüyle sonlandıralım!
Cumhuriyet’i canını dişine takarak kuranların yaşadığı dönem hemen her şeyin anlamlı olduğu, değer taşıdığı bir dönemdi.
Soyadları bile anlamlıydı. Özellikle Atatürk tarafından verilenler o soyadını taşıyanların varlık nedenleriyle ve yaşamda bıraktıkları izlerle özdeşleşmiş gibiydi.
Eski Türk mitolojisinde çocukları koruyan ruh anlamına gelen Umay’ın Dr Mehmet Fuat’a soyadı olması rastlantı değildi.
Sözde değil özde aydın, öncü ve vatansever Dr Mehmet Fuat Umay’ı saygıyla anarak…

Yorum bırakın