VİNNİTSYA
Büyük Ukrayna turunda sona yaklaşırken son konaklama kentine doğru yoldayız. Odessa’dan Kiev’e doğru yol alıp, Uman’dan batıya yöneleceğiz. Ukrayna demiryolu alanında Türkiye’nin epey önünde olduğu gibi karayolu konusunda ülkemizin oldukça gerisinde. Otoyol yok. Çift yollar ise yetersiz olduğu gibi pek çok yerde bozuk.


Buna karşılık Ukrayna’da sürücüler karşısındakinin haklarına oldukça saygılı. Hele söz konusu olan yayaysa akan sular duruyor. Karayollarının gelişmemişliğinin tersine sürücüler oldukça gelişmiş bir görünüm sergiledi yolculuklarımız boyunca.
Uçsuz bucaksız ovalardan ve ekili alanlardan geçiyoruz. Mısır ve ayçiçeği yetiştirilen önde gelen ürünler. Podolya tahılı ile ünlü olsa da Vinnitsya şeker üretimiyle tanınıyor.

Vinnitsya XIV. Yüzyılda buraları fetheden Litvanya prenslerince kurulmuş. Prensin yeğenine armağan ettiği Vinnitsya adı armağan demek olan VİNO kökünden geliyor. Ukrayna tarihinde Kazak önderi Bohdan Khmelnitsky’nin etkinlik merkezi olmasıyla da öne çıkan bir kent.
Rus imparatorluğuna katılan Podolya’nın başkenti olmuş Vinnitsya.

Bugün 370 bin nüfuslu Vinnitsya II. Dünya savaşı’nı olanca sıcaklığıyla yaşamış.
Hitler bir süre buradaki karargâhtan yönetmiş savaşı.
Vinnitsya adına adanmış müze ve kiliseyle Rusya’da modern tıp anlayışının öncülerinden birisi olarak kabul edilen Nikolay Pirogov uzun süre burada yaşamış.

Güney Bug ırmağı kentin içinden geçiyor. Bununla kalmayıp başka pek çok akarsu gibi o da kente güzellik katıyor. Güney Bug ırmağındaki tekne gezintisi gerçekten benzersizdi. Dingin maviliğin üzerinde ilerlerken gözlerimizin önüne serilen yeşilin her tonu “yeşil zehirlenmesi”ne yol açabilirdi. Irmak kıyısında balık tutanlar, güneşlenenler ya da suya girenler saymakla bitecek gibi değildi.


Burada da Ukrayna’daki diğer kentlerde olduğu gibi tramvay yaygın kitle taşıma aracı olarak çarptı gözümüze.

Kentteki pek çok parktan birisi olan Kozitski Parkı’nın ortasında Gaziler Saat Kulesi yer alıyor. Nefesine güvenen tepesine tırmanarak Vinnitsya’yı yüksekten izleyebilir. Aynı parkın içinde II. Dünya Savaşı ve Afganistan şehit ve gazileri için anıt da yer alıyor.



Roshen Fıskiyeleri özellikle hava karardıktan sonra sunulan se ve ışık gösterileriyle dikkati çekiyor. Roshen Ukrayna’nın Lviv el yapımı çikolatalarından sonraki ünlü markası. Üretim merkezi Vinnitsya. Sahibi de önceki Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko.


Tanınmış votka markası Nemiroff da burada üretiliyor.
Sovyet döneminde ABD’de görev alacak devlet görevlilerinin orada karşılaşacakları ortamı yadırgamamaları için Amerikan yaşamını bire bir taklit eden bir yerleşke de kurulmuş burada. KGB denetimli bu yerleşkenin işlevi konusunda kestirimde bulunmak zor olmasa gerek.
Vinnitsya’da tadı damağımızda kalan ırmakta tekne gezisi oldu. Ukraynalaştırma faaliyeti doğrultusunda bindiğimiz teknedeki kızılyıldızın yeşile boyanmış olması ilginç bir ayrıntıydı.






Ukrayna turunda Lviv’den başlayan ve kabaca saat yönünde ilerleyen rotamızı tamamlamak üzere başladığımız yere, Lviv’e doğru ilerliyoruz son günümüzde. Podolya topraklarındayız. Kamenitsky (Kameniçe Kalesi) adı yabancı gelmiyor kulağımıza.
Lviv’den önceki son durağımız Ternopil.
TERNOPİL
Ternopil’e doğru yeniden Batı özelliklerinin giderek ağır bastığı bir dönüşümü gözlemliyoruz. Özellikle, dinsel yapılar bu dönüşümün en iyi gözlendiği olmayı sürdürüyor.


Batı Podolya başkenti de olan Ternopil 200 bini aşkın nüfusa sahip. Adı kentin kurucusu Polonyalı Hetman Jan Tarnowski’den geliyor.
Kent aynı adlı göletin kıyısında konuşlu.


Sovyet egemenliğiyle birlikte Kazakistan’a kitlesel sürgünler yapılırken kentteki Polonya kültürü de aşındırılmış.
Kentin Yahudi kimliği Nazi işgali sırasında neredeyse ortadan kaldırılmış.
Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanmayla birlikte kentin Polonyalı nüfusu Polonya’ya göç etmiş.
Kent bölgenin öğrenci başkenti olarak da ünlenmiş. Çok sayıda üniversitesiyle aralarında yabancıların da bulunduğu öğrencilere ev sahipliği yapmayı sürdürüyor. Ukrayna’da her bir fakülte ayrı üniversite olarak örgütleniyor. Böylelikle üniversite sayısı da artmış oluyor.
Tiyatro meydanından başlayarak kısa bir yürüyüşle kent turu yapıyoruz. Tiyatro Meydanı önünde yer alan ve havuzlarla donatılmış Taras Şevçenko Parkı ortama ayrı bir güzellik katıyor.



Tiyatro Meydanı’ndaki opera sanatçısı Solomiya Kruşenitska’nın heykelini selâmladıktan sonra yürüyüşümüzü sürdürürken Taras Şevçenko’ya rastlıyoruz.


Danilo Halitsky heykeliyle karşılıklı olan Dominikan Kilisesi’ne uğradıktan sonra yürüyüşümüzü sürdürüyoruz.



Yürüken rastladığımız kanalizasyon emekçisi heykeli daha önce rastlamadığımız türden bir sanat yapıtıydı.

Yeniden Doğuş Kilisesi’ne göz attıktan sonra ana caddeye çıkıyoruz.

Kavşak noktasında Yeni Gum alışveriş merkezi çekiyor dikkatimizi. Olasılıkla Sovyet döneminden kalma eski ama bakımlı bir yapı.

Garı görüntüledikten sonra gördüğümüz Sanat Müzesi’ne uğramaya zamanımız kalmadığını fark ediyoruz.
Bundan sonraki hedefimiz. Lviv. Bugünkü son durağımız. Bir hafta önceki başlangıç noktamız.

Iki bin kilometre dolayında yolu güvenli ve huzurlu şekilde kat etmemizi sağlayan sürücümüze ve elbette derinlikli bilgi ve kültürünü etkili anlatımıyla birleştiren, yalnızca rehberlik yapmayan dostluğunu da esirgemeyen Deniz Berktay’a sonsuz teşekkürlerimizi sunarak sonlandırıyoruz bir haftalık Ukrayna serüvenimizi…

Daha fazla fotoğraf için :
https://drive.google.com/drive/folders/1kSXvjwukvI1QF2Q4UrC7p2jEtTrZaXon
https://drive.google.com/drive/folders/1kMH0QC2GKY3RikcOtMRrBR4rPygygGa4
Ceyhun Balcı
21.08.2019

Yorum bırakın