Kadına şiddete eklenen son halka, Emine Bulut cinayeti bu önemli konuda başka nereye varılabilir sorularının sorulmasına yol açtı! Öncekilerden kötüsü de varmış meğer. Çocuğunun gözleri önünde öldürülmek!
Bu konuyla ilgili olarak yapılan paylaşımlardan birisi 1929 yılına ait bir gazete manşetiydi. Mahmut Esat Bozkurt’un Adalet Bakanlığı dönemindeki uygulamaya göre kadına değil el uzatmak, dil uzatmak bile tutuklama nedeniymiş.
O tarihte henüz 10 yaşına varmamış ve emeklemekte olan Cumhuriyet kökleşmemişti. Diğer yandan ise hastalıklı toplum belirtileri olan olumsuz gelenek, görenek, örf ve adetler alabildiğine uygulamada ve diriydi. Böyle bir ortamda yasakçı ve korkutucu olmak caydırıcılığın vazgeçilmeziydi.

Cumhuriyet ilerleyen yıllarda kadını toplumun yarısı olmasının haklı gereğince yüceltti. Seçme hakkı vermekle yetinmedi seçilebilir de kıldı. Bugün Türkiye’de akademik ortamda kadınların oranı % 40’ları aşkındır. Bu oran Cumhuriyet’in başarısıdır. Amaçlanana erişilmiştir. Bu noktaya eriştirilmiş kadının başkaca korumaya gereksinimi olabilir mi?
Son yarım yüzyılda ve özellikle de 17 yıllık AKP döneminde hemen her alandaki ve özellikle de kadının konumuyla ilgili Cumhuriyet kazanımları aşındırılmış ve yok olma noktasına geriletilmiştir. Böylelikle değersizleştirilen kadının uğradığı şiddete şaşırmamak gerekiyor.
Kadına ve başka kesimlere yönelen şiddet konusunda AKP iktidarının dilinin ucuyla seslendirdiği kınamalar yasak savma amaçlıdır. Hiç kuşkusuz iktidar hiç kimseye gidin de kadını, doktoru ya da bir başkasını hırpalayın, öldürün demiyor. Ama, kadının toplumsal statüsü konusunda yaşama geçirilen gerici uygulamalar saldırganlara ve bugüne dek bu konuda cesaret bulamamışlara güç veriyor.

Hemen her gün bir yenisini işittiğimiz, okuduğumuz ya da tanıklık ettiğimiz “kadına şiddet” olgularına çare olarak adli ve polisiye önlemler dile getiriliyor. Oysa, öncelik kadının statüsünün geri verilmesinde ve saygınlığının korunmasındadır. Bu yapılmadıkça polisiye/adli düzenlemeler sonuçsuz kalacaktır.
Kadının aşağılanmasının, toplum dışına itilmesinin panzehiri Cumhuriyet değerlerinin canlandırılmasıdır. Ülkemiz üniversitelerindeki kadın akademisyen oranını dünya ölçeğinin ötesine taşıyan Cumhuriyet ayarlarına dönülmedikçe kadına şiddet sorununa çözüm düşten öte anlama sahip olamaz.
Bir çift söz de Cumhuriyet değerleri aşındırıldıkça, solduruldukça oralı olmayan entel takımına!
Şimdi anladınız mı başınıza gelenin ciddiyetini?
Biraz olsun sorumluluk duygunuz harekete geçti mi?
Bu olaydaki bir diğer önemli ayrıntı ise yaşamını yitiren kişiye yardımı esirgeyen insan müsveddesinin olayın görüntüsünü çekme konusundaki duyarlılığı. İnsanlığın öldüğü andır…

Yorum bırakın