Güney sınırımızda sular ısınıyor. Bölücü terör örgütüne yönelik askeri harekâtın eli kulağında. Kim ne derse desin çok önemli bir dönemden geçiyoruz. Bölücü terör örgütünün emperyalizmi arkasına alarak sürdürdüğü Akdeniz’e açılma siyaseti ancak silahla önlenebilir. Irak’ın kuzeyinden başlayan, Suriye’nin kuzeyini kat eden ve Akdeniz’de sonlanması amaçlanan koridor gerçekleşirse Türkiye’den toprak kopartma çabaları hız kazanmakla kalmaz, yaşama geçmeye de çok yaklaşır.

Bu gibi durumlarda askerlerle birlikte bu alandaki deneyim ve bilgi birikimleri tartışılmaz olan Askeri Tıbbiye de olay yerinde olurdu. Askeri Tıbbiye’nin yokluğunda sivil hekimler ve sağlık çalışanları eşlik edecektir Mehmetçik’e. Durum böyle olunca sağlıkçıların yurdun başka yerlerinden bölgeye kaydırılması kaçınılmaz bir gereklilik. Son günlerde gündemde yer alan bir konu olması da bundan.

Askeri Tıbbiye kimilerince üniformalı hekimlik olarak nitelense de gerçek farklıdır. Askeri tıp farklı özellikleri olan, kendine göre işleyişe ve bilgi dağarcığına sahip bir alan. Türkiye’de 30 yılı aşkın süredir sahnelenmekte olan bölücü kalkışma canımızı çok yaksa da, pek çok canımızı alsa da askeri tıp alanında hatırı sayılır bir birikim sağlanması olanağı yaratmıştır. Ateşli silah ve patlayıcı başta olmak üzere savaş aygıtlarından kaynaklanan pek çok yaralanma konusunda Askeri eşsiz bir deneyime sahip oldu.

2016 yılının bugünlerinde bir KHK ile varlığına son verilen Askeri Tıbbiye ile birlikte bu deneyim ve bilgi birikiminden de vazgeçilmiş oldu. Her ne kadar o deneyime sahip hekimler ve sağlık çalışanları bedensel olarak varlıklarını sürdürseler de özgün işleyişiyle onları bir arada tutan yapı ve düzen artık geçmişte kaldı.

Türkiye’nin varlığını ve kalımını sürdürmek uğruna yapmaktan kaçınamayacağı askersel harekâtlara katılan Mehmetçik’in sağlığı ve yaşamı; uzman olsa da yeterince deneyime sahip olmayan ellere emanet olacaktır bundan böyle.

2016 yılının Eylül ayı başlarında yayımlanan KHK ile tarihe karışan Askeri Tıbbiye’nin başına gelene o zaman neredeyse kimselerin ses çıkartmadığını söyleyebiliriz arşive dayanarak.

http://www.izmirtabip.org.tr/News/3442

Yukarıdaki bağlantıdan İzmir Tabip Odası’nın bu akıl almaz düzenlemeye karşı yayımladığı bildiri okunabilir. Bugünlerde sıcak bölgeye hekim ve sağlık çalışanı gönderilmesine açıktan değilse de örtülü şekilde karşı duranların hemen hiç birisi Askeri Tıbbiye yok edilirken ağzını açma gereği duymamıştı. Bugünlerde BARIŞÇIL’ı oynayan TTB (Türk Tabipleri Birliği)’nin internet sitesinde bu önemli vazgeçişe ilişkin tek satıra rastlamak olanaksızdır.

15 Temmuz darbesinin hemen ertesinde alınan karar gereğince vazgeçilen Askeri Tıbbiye’nin varlığı 1827 yılına uzanır. Osmanlı’nın yenileşme çabaları kapsamında yaşama giren kurumlardan birisi de çağdaş tıp eğitimi vermesi öngörülen yeni tıp okulu aynı zamanda Askeri Tıbbiye’ydi.

Askeri Tıbbiye yalnız tıp öğretimi yapılan bir kurum olmanın ötesine geçti izleyen yıllarda. Önce Türkçe tıp öğretimi isteğiyle o dönem için ulusalcı sayılabilecek bir tutum sergiledi. Askeri Tıbbiye, yıllar boyunca hemen her adımında ilerici ve çağdaş bir duruş gösterdi. Bu nedenle de gericiler ve karanlık kafalı yobazlarca hiç sevilmedi, benimsenmedi.

İlericilik ve çağdaşlık misyonunu Osmanlı’nın son döneminde de sürdüren Askeri Tıbbiye’nin Milli Mücadele, Cumhuriyet’in kuruluşu ve Devrimler’in yaşama geçirilişindeki eşsiz katkıları tarihe altın harflerle geçmiştir.

Cumhuriyet’in ilerleyen yıllarında tanıştığımız Toplumcu Tıp anlayışında da Askeri Tıbbiye kaynaklı ilerici ve çağdaş tutumun rolü yadsınamaz.

Tıbbiyelilik ruhu bugün de Türk hekimlerinin bedenlerinde varlığını sürdürmektedir.

Koşullar ne olursa olsun, Türk hekimleri bu ruh gereğince yurtsever ve ulusalcıdır.

Göreve çağırıldığında sorgulamaksızın Mehmetçik’in yanı başında olmaktan kaçınmayacaktır.

Ancak, yine de Askeri Tıbbiye deneyiminin bir çırpıda ortadan kaldırılması ve yok sayılması eleştiriden bağışık tutulamaz.

Özgün işleyişiyle ve bilgi birikimiyle Askeri Tıbbiye’nin yokluğu her şeyden önce muharip askerimize kötülüktür.

Kaygımızın biricik kaynağı budur!

Askeri Tıbbiye Türkiye için tarihsel öneminin yanı sıra güncek gerekliliğiyle de vazgeçilmezdir.

Ceyhun Balcı

20.09.2019

Posted in

Yorum bırakın