Dünyaya gelmiş en önemli insanlardan birisi ve önderimiz olmasıyla gurur duyduğumuz Atatürksüz 81. Yıl.

Aradan geçen bunca yıl “ağlamaya” değil “anlamaya” gereksinim duyduğumuzu hemen her an duyumsatıyor.

Bedensel yokluğuna karşılık geride bıraktığı yapıt öylesine görkemli ve değerli ki…

Yaklaşık 20 yıl kadar önceydi! Kuşadası’nda bir lokantada yabancıların da çok olduğu ortamdayız. Yabancılardan birisi uzaktaki Atatürk simgesinin ne olduğunu sordu garsona!

Aldığı yanıt :

“Dünyanın en iyi insanı!”

Hiç aklımdan çıkmayan bir karşılıktır. Özellikle bu yanıtı verirkenki içtenliği ve özgüveni Atatürk’ün bu topluma aşılamayı önceledikleri ve amaçladıklarıydı.

Günümüzde Atatürk ve Atatürkçülük ne durumda?

Öteden beri Atatürk’e, devrimlerine ve dolayısı ile kalıtına karşı olanlar günümüzde yapmacık da olsa O’na sıkı sıkıya sarılmış durumdalar. Hemen her yeri donatan şimdiki Cumhurbaşkanı ve Atatürk birlikteliğini yansıtan görseller canlı tanığımızdır.

Diğer yanda ise Atatürkçü düşüncenin ya da daha anlaşılır şekilde söylemek gerekirse Kemalizm’in kendisiyle uzaktan yakından ilintisi olmayan pek çok anlayışa yedeklendiğini üzülerek görüyoruz.

Böylelikle Kemalizm’in Türkiye’de her geçen gün dipsiz kuyunun karanlıklarına gömülen, ilkeden, hedeften ve dürüstlükten yoksun siyasete kurban edildiği gerçeğiyle karşılaşıyoruz.

Kemalistlerin ivedilikle ve olabildiğince hızla son vermesi gereken bir kavram kargaşası ile karşıya olduğumuz kesindir Atatürksüz 81. Yılda!

Seksenbir yıl önceye dönelim!

10 Kasım 1938!

Kaçınılmaz son gerçekleşmiştir. Kara haber hızla yayılmıştır.

İstanbul Üniversitesi de yaslıdır.

Nazilerden canını kurtararak Atatürk Türkiyesi’ne sığınan Alman hocalardan birisi üzüntülü olduğu kadar şaşkındır. Ne yapacağını bilmez durumdadır.

Büyük insanın ölüm haberi sonrasında kimsenin derse odaklanacak durumu yoktur.

Alman hoca birisine danışmak ister.

Sorusu kısa ve açıktır!

“Bu durumda ne yapmalıyım?”

Aldığı yanıt da bir o kadar özlüdür!

“Sizin ülkenizde böyle birisi öldüğünde nasıl davranılırsa öyle davranın!”

Alman hoca mırıldanır!

“Bizde böylesine büyük bir insan ölmedi ki…”

Her ne kadar ağlamak yerine anlamayı öncelesek de 10 Kasımlar duyguların kabarmasının önüne geçilemediği günler olmayı sürdürecektir. Bir bakıma anıya saygının gereğidir bu!

Duygulanmakta sakınca yok!

Kemalizm’i yedekten kurtarma çabalarını göz ardı etmemek koşuluyla…

Dünyanın en iyi insanının yüce anısına saygıyla…

Ceyhun Balcı

09.11.2019

Posted in

Yorum bırakın