Akdeniz’in üçüncü büyük adası Kıbrıs’taki Türk egemenliği 1571’de, II. Selim döneminde başladı. Aynı yıl içinde Osmanlı donanması Haçlılar tarafından İnebahtı’da bozguna uğratılmış ve deyim yerindeyse yok edilmişti.

Bu durum karşısında Sokollu Mehmet Paşa’nın şu sözleri tarihe geçmiştir.

“Onlar İnebahtı’da bizim donanmamızı yakmakla sakalımızı kesmiş oldu. Kesilen sakal daha gür çıkar. Biz Kıbrıs’ı alarak onların kolunu kestik. Kesilen kolun yerine yenisi gelmez!”

Kıbrıs’taki Türk egemenliği 400 yıla yakın süreden sonra XX. Yüzyılın başında sonlandı. Kıbrıs’ın Türklerin elinden çıkarak İngilizlerin eline geçmesi 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasına denk düşer. Osmanlı, Rusya karşısında ağır yenilgi almıştır. Öyle ki, Rus ordusu Aya Stefanos’a (bugünkü Yeşilköy) gelmiştir. Payitahtın düşmesi an meselesidir. Osmanlı üzerinde emelleri olan diğer devletlerden İngiltere belirgin Rusya üstünlüğüne yol açacak bu gelişmenin önüne geçmek için payitahtın düşmesini önler. Elbette, Osmanlı’yı sevdiği ve korumak istediği için yapmamıştır bunu. Asıl amacı daha uygun koşullar altında yapılacak Osmanlı paylaşımında masada bulunabilmektir.

Bu “büyük” iyiliğin “küçük” bir karşılığı olacaktır!

Kıbrıs’tır o karşılık. İngilizlere kiralanır. Daha doğrusu verildi dememek için kiralandı denir. Dönemin azılı emperyali İngiltere Kıbrıs’a adım atar da bir daha uzaklaşır mı? Geliş o geliş!

Tahtta Osmanlıcıların tutkuyla bağlı oldukları Kızıl Sultan ya da diğer namıyla II. Abdülhamit vardır.

Osmanlı yıkılışına giden yolun başında, Büyük Savaş’a girerken Kıbrıs’ta İngiliz egemenliği başlamıştır. Adada Türk egemenliği sona ererken Türk varlığı sürdü. O günlerde öngörülemese de izleyen yıllardaki çıbanbaşı olacaktır bu durum.

XX. yüzyılın ikinci yarısında Londra ve Zürih Antlaşmaları’na dayanan iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti kurulsa da uzun ömürlü olamayacaktır. Batı’yı arkasına alan Rumlar adada tam bir terör ve yıldırma politikası izleyecekler ve böylelikle adadaki Türklerin karabasanı başlayacaktır.

1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı’na dek çözümsüz kalan sorun böylece çözülecektir. O günden bu yana Kıbrıs’ta Türk bayrağının olduğu direğe tırmanmaya çalışan iki şaşkın Rum bir yana bırakıldığında kimsenin burnu kanamamıştır. Bir yandan Kıbrıs Türklerinin yaşam hakları güvence altına alınırken diğer yandan da Anadolu yarımadasının güneyindeki güvenlik sorunu çözülmüştür.

Rumlar ve destekçileri olan Batı Emperyalizmi bu yeni durum karşısında edilgen bir tutum izlemek yerine her şekilde önceki duruma dönmeyi amaçlayan bir yaklaşım içinde olmuşlardır. Adadan Türk askerinin çıkartılması ve iki toplumun birleştirilmesi öncelikli hedef olarak Batı’nın gündeminde yer almış ve yer almayı sürdürmektedir. Bu bağlamda yaşanan ilginç bir durumu anımsamakta yarar var.

“Emperyalizm böler!” sözünü yalanlarcasına bir durum yaşanıyor adada. Dünyanın hemen her yerinde toplumları bölmeyi temel amaç edinen emperyalizm her nedense Kıbrıs’ta birleşmeyi hedeflemektedir.

Bu çelişik görünen davranışın amacı ve hedefi elbette bellidir! Adadaki Türk askeri varlığını sonlandırmak, Anadolu yarımadasının güneyindeki güvenlik açığını yeniden geçerli kılmak!

Emperyalizmin bu akıl ve vicdan dışı tutumunda anlaşılmayacak bir şey yok!

Ancak, varlık nedeni 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı olan KKTC’nin bugünkü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın sergilediği kişiliksiz tutuma ne demeli?

Ya da Türkiye’yi hortumunu Kıbrıs’a sokmuş file benzetme aymazlığı göstermekte sakınca görmeyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in bu akla ve tarihe aykırı söylemi nereye konmalı?

Türkiye KKTC’nin, KKTC de Türkiye’nin güvencesidir.

KKTC Türkiyesiz, Türkiye de KKTC’siz güven içinde yaşayamaz!

Bugünkü güven ortamının oluşmasındaki eşsiz katkıları için başta Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Turan Güneş veTürk Ordusu’nun kahraman askerleri olmak üzere Türkiye ve Kıbrıs Türk toplumunun kalımı için her şeyi göze alanları saygıyla anmak gerekir.

Bir de canları pahasına Kıbrıs Türkü’nün varlığını sürdürmesi için yaşamlarını adayan Dr Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş ile adadaki Türk varlığının sonlandırılması girişimlerine dirençle karşı koymuş ve toprağa düşmüş soydaşlarımızın yüce anıları önünde saygıyla eğilmeyi unutmamak gerekir.

KKTC’nin 36 yaşı kutlu olsun…

15 Kasım 2019

Posted in ,

Yorum bırakın