Şehitlerimize ağlıyoruz! Bu düşünmeye engel değil! NATO’ya giriş bedeli olarak her biri 23 sentten sayısız evladımızı sunmuştuk emperyalizme! Şehitlerimize üzüntümüz onların yok yere ölmeleriyle katlanmış oluyor.

Emevi Camisi’nde namaz kılma ham hayaliyle başlayan kanlı serüven son birkaç yılda olumluya gitme işareti verse de bu kez de Suriye’yi zalimden kurtarma sevdasıyla çıkmaza girmiş durumda. Mehmetçik’in kanıyla, canıyla ödenen bedel de cabası!

Senede bir kez gülen Cumhurbaşkanı 33 şehidin acısıyla kahrolduğumuz şu günlerde nasıl oldu da gülebildi?

Türkiye’de geleneksel askerlik yerini kimilerine göre profesyonelliğe bıraktı. Çok daha doğrusu askerlik üzerinden “parayla ölme” mesleği yaşamımıza girdi.

Dün (28 Şubat) şehitlerin acısı tazeyken tramvayda tanık olduğum bir olay düşündürdü beni. Üzerinde Runik harflerle Türk yazılı giysisiyle trol olduğu izlenimi veren bir ciğerpare birdenbire öfkelendi. Sövgüyle harmanladığı sözünü İzmir, İstanbul, Ankara neden şehit vermiyor diyerek bağladı.  Haklı bir soruydu ama böylesi saldırgan ve kışkırtıcı bir kişiliğe bunun yanıtını oracıkta vermek gereksiz olduğu kadar tehlikeliydi de. Cumhurbaşkanımızın yanında durmalıyız diyen böylesi birinin karşıt görüşe fiziksel saldırıyla yanıt vermesi hiç de uzak olasılık sayılmazdı.

Son şehitlerimizin Türkiye haritası üzerindeki dağılımı Orta Anadolu ve Akdeniz ağırlıklıydı. Hiç şaşırtıcı değildi bu durum toplumsal ve ekonomik duruma bakıldığında.

Şehitlerin illere dağılımı
https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/turkiye-sehitlerine-agliyor-kahramanlarin-isimleri-belli-oluyor-5651138/

12 Eylül’den bu yana kendisini gösteren son çeyrek yüzyılda hızlanan neoliberal ekonomik gelişmeler Anadolu insanını işsiz ve aşsız bıraktı. Böylece muhtaçlık kurumu çıktı ortaya. Gözler önüne serilen manzara yürek parçalayıcı olsa da ülkemizin herkesten akıllı ve uyanık siyaset esnafı için iştah kabartıcıydı. “Muhtaç” = “çantada keklik oy” eşitliğine göre bitmek tükenmek bilmez oy dağları oluşturuldu. İnsanları işsiz ve aşsız bırakanlar ortaya çıkan durumdan siyasi çıkar elde ederek siyaset yazınına kara harflerle geçecek bir ibret sayfası açmış oldular.

Sıvasız, çatısız, derme çatma şehit evleri sıkça dikkatimize sunuldu. Hiç rastlantı değildi. Geçmişteki durum da buna benzerdi. Ancak, parayla ölme işinin yaygınlaşmasıyla birlikte “yoksul = şehit” olgusu yerleşikleşti.

Olabilseydi de tramvaydaki trole bu acı gerçeği söyleyebilseydim. Elbette anlamazdı! Anlama çabası da göstermezdi.

İşsiz, aşsız genç yığınların ordunun önünde kuyruk olması siyasete bir taşla iki kuş vurma olanağı verdi. Geçmişte öfke ve başkaldırı konusu olan şehit cenazeleri artık gündemden düştü. Askerlik ölmek için yapılan bir mesleğe dönüştüğü için yerli yersiz ya da haklı haksız gibi sorgulamalar gerilerde kaldı.

Diğer yandan, son birkaç hafta içinde Suriye’de meşru hükümet kendi topraklarına egemen olma gücüne erişmişti. Bu durum karşısında uluslararası hukuka ters düşme pahasına ben Suriye’ye huzur ve barış getireceğim türünden dayanaksız ve yersiz bir gerekçeyle evlatlarımızı ölüme göndermek olanaklı duruma geldi. Sosyal medyanın fişini çekmek, mülteci göçünü öne çıkartmak ve bir iki gün ortalarda gözükmeyerek ülke yönetimini Hatay Valisi’ne bırakmak bu vartayı da atlatmaya yetti arttı. Bunca gereksiz şehitten sonra hâlâ efelenebilmek başka türlü nasıl açıklanabilir?

Ordunun yapısı ve kimyası bozulunca gelenekleri de yerle bir oldu!
Geçmişte devletin her biriminin ve öğesinin katkısı ile belirlenen askersel operasyonlar iki dudak arasından çıkan buyruklarla yapılabilir hale geldi.

Geçenlerde Veryansın tv’de Erdem Atay yazdı. Okuduğumda inanmakta güçlük çektim. Ama yazık ki doğruydu. TC Cumhurbaşkanı 2 yıldır Genelkurmay Başkanı ile bire bir görüşme yapmamış. İnanılmaz ama gerçek!

Hava sahasında olamadığımız kara sahasında Mehmetçik’e şans dilemekten başka şey gelmiyor elimizden. Askeri amaçsızca ve sorumsuzca ölüme sürmek bu olmalı! Bu yanıyla da açık bir yönetsel ve askersel malpraktis (*) olgusuyla karşı karşıya olduğumuza kuşku yoktur.

Ceyhun Balcı

29 Şubat 2020

(*) Malpraktis : Çoğunlukla hekimlik için kullanılan ama hemen her meslek için de söz konusu olabilecek mesleki uygulama hatası.

Posted in

Yorum bırakın