XVIII. yüzyılda kendisini gösteren Sanayi Devrimi mesleksel becerilerin körelmesi sonucuna yol açmıştı. Hatta, işini yitiren pek çok kişinin Luddizm olarak da bilinen Makinekırıcılık akımına kapıldığı yazıldı tarihe.
XXI. yüzyılın başında olduğumuz şu yıllarda her geçen gün yaşamımıza daha çok giren bilişimin mesleksel beceri yitiminin ötesine geçerek “hayat bilgisi” körelmesine yol açmasından kaygılanılmaktaydı.
Araya giren beklenmedik (bilimsel çevrelerin beklediği) korona küresel salgını pek çok başlıkta olduğu gibi hayat bilgisi konusunda da eşsiz derslerle girdi yaşamımıza.
Şu günlerde önemini yitirmemiş olsa da Yapay Zekâ’nın yaşamımıza eklemesi olası yeniliklerden pek söz edilmez oldu. Korona salgınıyla başetmede yapay zekâdan nasıl yararlanırız sorusu kuşkusuz her geçen gün daha fazla sorulmaya başlandı.
Korona virüs salgını sanıldığı gibi çok da olağandışı bir gelişme değil. Doğayla uyumu değil de doğaya meydan okumayı seçen insan için akılcı ve bilimsel bakışın (zamanını kestirememekle birlikte) beklediği bir gelişmeydi. Daha önce iki kez insanlığı yoklayan SARS ve MERS birer korona salgını olarak çok daha ölümcül olmakla birlikte Covid-19 boyutunda salgına neden olamamıştı. HIV, EBOLA ve ZİKA salgınları da bu boyuta erişemedikleri için yeterince uyarıcı olamamışlardı.
Benzetmede hata olmazsa son korona küresel salgını yerküreyi titretti. Bir süre daha titretmeyi sürdürecek gibi görünüyor.
Çoğu insanı korkuya ve ürküye boğan korona salgını doğa ve bilime hayranlık duyanlar için korku ve ürkü bir yana saygı uyandırıyor.
Korona salgını boyunca akılcı ve bilimsel olmadığı gibi doğayla dost olduğu söylenemeyecek sayısız söylem işitildi. İşi yarasalara, yılanlara, pangolinlere düşman olmaya vardıranlara bile rastlandı. Bu ortamda canlı sayılıp sayılmayacağı bile tartışılan virüs can düşmanımız olarak belirlendi.
Sağduyuyla ve akılcı pencereden bakıldığında doğadaki hiçbir öğe insana düşman değildir, olamaz. Aynı şekilde, insan da hiçbir canlıyı kendisine düşman olarak belirleyemez. Her şeyden önce buna hakkı yoktur.
Yarasalarla ortak atadan ayrılarak farklı yönde evrimleşmemizin 50 milyon yıl geride kaldığı kestiriliyor. Virüsler ise dünyada yaşamın başlangıcından bu yana varlıklarını sürdüren canlılar.
Özellikle, virüsler aracılığıyla evrimin görkemli gösterisine hemen her an tanıklık ettiğimizi hiç akıldan çıkartmamamız gerekiyor.
Geçenlerde bir bilim dergisinde rastladığım başlık başka türlere düşmanlığın küresel boyutta söz konusu olduğunu doğrular nitelikteydi.


Korona virüsün yarasalardan ya da pangolinlerden insana atladığı, bilimsel nitelemeyle bir zoonoz olduğu bugün için üzerinde uzlaşılmış olan bir görüş.
Bu noktada çeşitli türlerle insanın doğal sınırları zorlayan yakınlığının insandan kaynaklandığı kuşkusuz.
Koronanın araya girerek insana verdiği hayat bilgisi dersi açık iletiler içeriyor.
Bu ileti, insana doğanın bir parçası olduğunu anımsatıyor. Dolayısı ile insana doğaya savaş açmak yerine doğayla bütünleşme çağrısı yapıyor.
Bu paha biçilmez hayat bilgisi dersinin gereğine göre davranmak insanın istencinde olan bir seçenektir.
Sınır tanımaz ve sorumsuz insana dur diyen koronanın verdiği bu ders alınırsa insanlık doğayla barışık olma fırsatı yakalamış olur. Tersi durumda bir sonraki küresel salgın bilmediğimiz bir etkenle ve bilmediğimiz bir zamanda kapımızda olur.
Dur diyerek hayat bilgisi dersi veren koronaya teşekkür…
Yeryüzündeki tüm canlıların atası ortaktır.
Kaynakça :
https://blogs.scientificamerican.com/observations/bats-are-not-our-enemies/

Yorum bırakın