Küresel salgının başlarında korona ayırt etmeksizin herkesi hastalandırır hatta öldürür gibi bir saptama yapılmıştı.

Elbette doğruydu!

Ama, tüm insanlar ve toplum kesimleri koronaya eşit uzaklıkta mıydı?

Bu soru ya sorulmadı ya da yeterince irdelenmedi.

Elbette bu durumun sağlıklı bir şekilde irdelenmesi saydam, açık ve doğru bilgi paylaşımına bağlıydı.

Bu kısıtlı bilgilenme ortamında bile bazı ipuçları eksik değil!

Örneğin, İstanbul’da Bağcılar ve Esenler salgının odak ilçeleri.

“Evde kal” ne kadar hoş bir istek değil mi? Tuzun kuruysa, cüzdanın şişkinse “gitmesen de yürüyen bir işin varsa” yan gelip yatmak gibisi olabilir mi?

Gitmediğinde yitireceği işi olanlara “evde kal” diyebilir misin?

Diyebilsen bile karşılık alabilir misin?

Türkiye’de koronayla ilgili ortalama bilimsel çalışma bile üst aklın onayına bağlı!

Bilgi paylaşımı kısıtlı ve saydamlıktan uzak.

Dolayısı ile, virüsün ekonomi politiğiyle ilgili bir şeyler söylemek ya da yazmak çok olası değil.

ABD’de korona salgınının merkezi konumundaki New York’ta salgının tavan yaptığı yer : Bronx!

Bronx’ta yaşayanların % 40’tan fazlası siyahi.

Michigan eyaletinde siyahilerin nüfusa oranı % 14!

Koronaya yakalananların içinde siyahilerin oranı : % 34.

Michigan’da koronadan ölenler içindeki siyahi oranı : % 41.

ABD özelinde ırkçılık sanılanın tersine günümüzde de varlığını çeşitli şekillerde sürdürüyor. ABD’de siyahi ya da Hispanik olmak virüse daha açık konumda olmak demek! ABD’de siyahların en altta kalanlar olduğu düşünüldüğünde ırkçılık çağrışımına da şaşırmamak gerekiyor.

Türkiye’de ırkçılıktan söz edilemese de, sosyoekonomik ayrımcılığın olanca ağırlığıyla varlığını sürdürdüğü kuşkusuzdur.

Neden Beşiktaş ya da Bakırköy değil de Bağcılar ve Esenler?

Bu soruya karşılık arandığında virüsün sosyoekonomik haritası da çizilmiş olur.

VARLIKLI ÜLKE

YOKSUL DEVLET

UMARSIZ VATANDAŞ üçlemesi bir kez daha anımsanır!

Basında ne zaman boy gösterseler korona tedavisi başarımızı ve şehir hastanelerini göklere çıkaranların her nedense geçilmeyen otoyollar ve köprülerle, kullanılmayan tüneller için her gün devletin kasasından milyonlarca lira çıkması konusunda ağızlarını bıçak açmaması rastlantı olabilir mi?

Hiç hesapta yokken bir kara delik de yolcu güvencesi verilmiş havaalanları üzerinden oluştu. Evde tutamadığı vatandaşından esirgediği para oluk oluk birilerinin kasasına akmayı sürdürecek.

1 Haziran’dan başlayarak alabildiğine gevşemenin şifresi de bu üçlemede!

Devlet benden bu kadar dedi!

Bundan sonrası anılan gerekçelerle sürü bağışıklığı yolunda ilerlemek demek!

Bir de yaradana duacı olmak…

ABD’deki sosyoekonomi-korona ilişkisine değinen yazı için :

https://www.nature.com/articles/d41586-020-01470-x

Posted in

Yorum bırakın