Sağlık Bakanı hemen her gün sosyal medya aracılığıyla paylaşımlarda bulunuyor. Salgının başından bu yana eksiksiz yaptığı bir şey varsa budur.
Omikron varyantının “daha bulaşıcı ama daha az öldürücü olduğu” izlenimi yarattığı söylenebilir. Bulaşıcılığına tamam da daha az öldürücülüğü konusunda yargıda bulunmak için henüz erken olduğunu hem DSÖ’nün (Dünya Sağlık Örgütü) hem bilim insanlarının çeşitli ortamlarda yaptıkları uyarılara dayanarak belirtmiş olalım.
Sağlık Bakanı’nın dün akşamki (28.01.2022) sosyal medya paylaşımındaki bilgiler salgının Türkiye’de eriştiği boyutu göstermesi bakımından önemlidir. Daha bulaşıcılığı doğrulayan ama daha az öldürücülüğü de çürüten bir tablo söz konusudur.

Durum böyleyken Sağlık Bakanı’nın sözlerine yansıyan “iyimserlik” çelişki değilse nedir? Diğer yandan, bu iyimserliğin kaynağını da anlamakta zorlanıyoruz. Korona Bilim Kurulu hiç kuşkusuz değerleri tartışılmaz kişilerden oluşuyor. Ancak, Türkiye’nin saydamlıktan yoksun genel ortamından onların da payına çok şey düştüğü anlaşılıyor.
Bilim Kurulu toplantılarında alınan kararlar kamuoyuyla paylaşılmadığı için yönetimin aldığı kararların ve kamuoyuyla yaptığı paylaşımların bilimsel dayanağıyla ilgili kuşkuya düşmekten alamıyoruz kendimizi.
Bakanın paylaşımındaki sözlere dönersek.
Sokakta yürüyen ve 2 yıla yakın süredir hem önlemlerden hem de onlar kadar etkileyici toplumsal ve ekonomik sorunlardan bunalmış olan kitlelerin bu sözlere karşılığı sizce nasıl olur?
Toplumun bu sözlere karşılığı “tehlike geçti, rahatlayabiliriz” olursa şaşırabilir miyiz? Araya sıkıştırılan birkaç sözün ardından “normal yaşam” nitelemesiyle toplumun önemli kesimine bundan böyle konunun önemine ilişkin uyarıcı ileti vermek olanağı kalacak mıdır?
Bir hekim olarak sayın bakanın rahatlatıcı, gevşetici paylaşımını nereye koyacağımı bilemedim.
Her gün karşılaştığım aşısızlar ordusu bir yandan, güncel tabloya yansıyan ürkütücü veriler diğer yandan Türkiye bu önemli sorunla baş etmekten cayıyor mu düşüncesinin zihnimde şekillenmesinin önüne geçmekte zorlandığımı ifade etmekten alamıyorum kendimi.
Gelinen noktada bilim insanlarının duyarlılığın korunması doğrultusundaki uyarılarını hiçe sayan bu yaklaşımın ardında bizim bilmediğimiz ama yönetenlerin bildiği bir şeyler mi var diye de sormayı kaçınılmaz görev sayıyorum.
Her şey bir yana salgını yönetmenin ne denli önemli bir iş olduğu, her gün yapılan sosyal medya paylaşımlarında seçilecek sözcüklerin ve ifade biçimlerinin ne büyük önem taşıdığı bir kez daha anlaşılmış oluyor.

Yorum bırakın