
Türkiye futbol ligleri sona erdi. İzmir açısından hiç de olumlu bir sezon kalmadı geride. İki köklü takım Göztepe ve Altay birlikte alt kümenin yolunu tutarken, alt kümedeki Menemenspor da bir alt kümeye düşmekten kurtulamadı.
Yazıya oturunca geçen yıl bu zamanlarda Altay ve Altınordu’yu yazmış olduğumu anımsadım.
İki köklü İzmir takımı süper lige çıkmanın eşiğinde paylaşmışlardı kozlarını. Bir yanda Altay diğer yanda son yıllardaki çıkışıyla göz dolduran ve bundan da önemlisi “spor böyle yönetilir” dedirten Altınordu vardı. Elbette gurur verici bir durumdu.
Yıllar sonra süper lige dönen Altay çıktığı gibi düşerek süper lig serüvenini erken bitirdi.
Geçen yıl süper ligin eşiğine gelen Altınordu’nun bu yıl alt lige düşmekten kılpayı kurtulmasına üzüldüm.
“İyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu” üçlemesini rehber edinen Cumhuriyet’le yaşıt Altınordu sporumuzun ve özellikle de futbolumuzun “ayrık otu” oldu son yıllarda.
Hesapsız, kitapsız ve daha da kötüsü iş bilmez futbol yöneticilerinin tersine kapısını yabancılara kapatan Altınordu kökünün bu topraklarda olduğunu unutmadı. Bu toprakların insanına güvendiğini bıkıp, usanmadan ve kararlılıkla haykırdı.
Durum böyle olunca, Altınordu bir yandan modele dönüşürken diğer yandan kendisi dışındakilerin yanlışlarının da altını çizmiş oldu. Altınordulara gereksinimin her geçen yıl arttığı ülkemizde ona yenilerinin eklenemeyişini üzüntüyle izliyoruz.
Açıktan dile getirilmese de Altonordu’nun savurgan ve işbilmez futbol ortamının yaramaz çocuğu olarak görüldüğünü ekleyebiliriz sözlerimize.
Falanca ülkenin filanca liginin sıradan takımlarının form durumunu toto/bahis aşkına öğrenen, izleyen ve bu bilgisini(!) kazanca çevirmeye odaklanan Türk sporseverini nasıl olur da spor izleyen değil de spor yapana dönüştürürüz? Bu soruyu sormak yerine var olan durumu sürdürmeyi başarı sayan spor bürokrasimiz ve kulüp yönetimlerimiz Altınordu’yu görmezden gelmeyi seçtiler bunca yıl boyunca.
Futbol simsarlarının ceplerine akıtılan paralar, günü kurtarmaya odaklanan futbol yönetim anlayışı ve bunlara eklenebilecek başkaları…
Çok değil 10 yıl önce Türkiye Süper Ligi şampiyonluğu yaşayarak tarihe geçen koca Bursaspor’un bulunduğu yerde tutunamayıp bir alt lige düştüğüne vurguyla sürdürelim. Her ne kadar Bursaspor’a özel durum gibi görünse de Türk futbolunun duvara çarpması olarak da görülmelidir bu acıklı son.
Bu ibretlik futbol ortamında yaşananlardan sonra “elde var Altınordu” demekten alamıyor insan kendisini.
Trabzonspor’u şampiyonluğu için kutlamayı unutmayalım. Ama, bilinçsizliği için yermeyi de göz ardı etmeyelim. Şampiyonluk kutlamalarına çağırdıkları Pontusçu bir şarkıcıyı çok mu aramışlar? Sormuş olalım.
Her takımımızın özellikle de şampiyonların ve yandaş sayısı çok olanların ülkemizi de temsil ettiklerini düşündüğümüzde ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
İyi futbolcu ya da iyi futbol ve şampiyonluk her şey değil.
Onların öncesinde “iyi birey ve iyi vatandaş olmak” olmazsa olmaz gereklilik.
Bu nedenle bir kez daha iyi ki “elde var Altınordu”.
Yalnız İzmir değil Türkiye için de…
Futbol batağımızın değerli çiçeğini saygıyla selâmlayarak…

Yorum bırakın