
Bilindiği gibi “tıbbi maske” 2 yılı aşkın süredir yaşamımızın ve hatta bedenimizin bir parçası olmuş durumda. Bu basit gerecin kullanımıyla ilgili olarak, kullanım süresi uzadıkça tartışmalar da alevlenmekte.
“MİASMA KURAMI”nın geçmişi antik döneme uzanır. Miasma, dilimize “kötü hava” olarak da çevrilebilir. Bu kurama göre kimi hastalıklar kötü havadan (havanın içerdiği olumsuzluklardan) kaynaklanır.
Mikroskop devrimi öncesinin kuramı olarak doğruları olsa da eksikleri az değildir.
Mikroskopik canlıların hastalıklara yol açtığının anlaşılmasından sonraya rastlar maskenin yaygın kullanımının geçmişi.
Her ne kadar maske kullanımını mikroskopik canlıların varlığını öğrenmemize tarihlesek de öncesinde de maske kullanımının olduğunu unutmamakta yarar var.
Görselini paylaştığım gaga benzeri gereç de gerçekte bir maske. Bugün kullandıklarımızla benzerliği olmayan bir tasarım olduğu tartışmasız. Veba salgınları döneminde kullanılmış. Kötülüğü sözcüklerle tanımlanamayacak kokunun söz konusu olduğu o dönemde bu tür maskeler ölüleri ortadan kaldırmakla görevli kimselerce kullanılmış. Kimi kaynaklarda bu maskelerin iç tarafındaki girintiye konan parfümlerle kötü kokunun duyumsanmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı bilgisi verilmekte.

Bugün kullanmakta olduğumuz cerrahi/tıbbi maskeler ise Pastör’ün mikroskopik canlıları tanımlamasıyla birlikte yaşamımıza girmiştir demek yanıltıcı olmaz.
Öncelikle, İngiliz cerrah Joseph Lister cerrahi yaraların dış ortamdan kaynaklanan etkenlerle enfekte olduğu varsayımını ortaya atmış. Lister’in bu sorunu gidermeye ilişkin yaklaşımı antiseptik kullanımına odaklanmak olmuş.
İlerleyen yıllarda (1880’ler) ameliyathane havası, cerrahın elleri, cerrahi gereçler ve hatta cerrahın ve ona eşlik eden takımın ortama solunum yoluyla verdikleri hava da olağan kuşkulular listesine eklenmiş.
Ellerimizi yıkayarak mikropsuzlaştırmak, cerrahi gereçleri ısı ya da gaz sterilizasyonuyla mikroptan arındırmak olası. Günümüzde ameliyathane havasının da teknolojik yollarla sterilize edilmesi olanaksız olmaktan çıktı.
Cerrahın ve ona eşlik edenlerin solunumla ortama salabilecekleri mikroplardan korunmada maske biricik koru(n)ma yöntemi olmayı sürdürüyor.
Maskeyi ameliyathanede 1897’de ilk kullanan cerrah olarak bugünkü Wroclaw’daki Breslau üniversitesinin cerrahi bölüm başkanı Johann Miculicz’in adına rastlanıyor.
Ağzı, burnu ve varsa sakalı kapsayan bir parça gazlı bez iki ucundaki ikişer bağdan oluşmuş ilk cerrahi maske. Bugünkü tasarımın da bundan çok farklı olduğu söylenemez.
Yaklaşık yarım yüzyıl öncesinden başlayarak ortamı etkisi altına alan “kullan-at” akımına kadar çok kullanımlık maskeler gerekli temizlik işlemleri sonrasında defalarca kullanılmış.
1923 yılına gelindiğinde tüm cerrahların ve onlara eşlik edenlerin üçte ikisi maske takmayı kurala dönüştürmüş.
İnsanlığın tarih boyunca yeniliklere ve buluşlara yönelik tepkiselliğe maske kullanımında rastlanmıyor oluşu dikkate değer olmalı. Bunda, kullanıcıların sağlık meslek çalışanlarından oluşan bilinçli bir topluluk olmasının önemli etkisi olduğu düşünülebilir.
1910-11’deki Mançurya vebası ve 1914-18 İspanyol gribi salgınları sırasında maske hekimleri ve sağlık çalışanlarını koruma amaçlı olarak ameliyathane dışında da kullanıma sokulmuş. Bu salgın sırasında kullanıma giren maskelerin tasarımıyla ilgili olarak Wu Lien Teh adını anmadan geçmiş olmayalım.
Tıbbi maske ilk olarak 1919’da patentlenmiş.
Kullan-at döneminde filtreli maske kavramı da yaşama girmiş. Hemen eklemekte yarar var. Bu ve benzeri maskeler sağlık çalışanları dışında tozlu ve gazlı ortamlarda çalışanların kullandığı bir gerece de dönüşmüş.
Son iki yıla dek kitlesel maske kullanımı uzak doğu coğrafyasının bir alışkanlığı iken son salgın maske kullanımını küresel ölçekte yaygınlaştırmış oldu. Her ne kadar şu anda maske ediniminde kısıt yoksa da salgının başlarında yaşanan kıtlık anımsanacağı gibi evde maske tasarımı ve üretimiyle ilgili yaratıcılıkları kamçılamıştı.
Salgının ilk aylarındaki maske darlığı sırasında havaalanlarında başkalarına ait maskelere el koymaya varan davranışların maske üzerinden uygarlık maskelerinin düşmesi sonucunu doğurduğu gerçeği de belleklerdeki tazeliğini korumaktadır.
Maskenin tıbbi amaçla kullanımına ilişkin gerekçeyi anımsamakta yarar var.
Maske, takanı değil karşıdakini korumayı amaçlayan bir gereçtir. Ameliyathanedeki hastayı ameliyata katılanlardan korumaktır temel amaç.
Salgındaki maske kullanımının mantığı da farklı sayılmaz.
Özellikle, virüs söz konusu olduğunda kullanımdaki sıradan tıbbi maskelerin geçirmezliği virüs küçüklüğündeki parçacıklar için yeterli değildir. Buna karşılık, hastalanmış ya da hastalanmamış olsa da virüs taşıması olası bireylerin çevrelerine damlacık yoluyla bulaştırmayı önlemenin önemli ve etkin gerecidir tıbbi maske.
Filtreli ya da N 95 adıyla anılan özel ve geçirgenliği çok daha kısıtlı maskeler de bulunmakla birlikte bu tipte maskelerin kitlesel kullanımının yaygınlaşması en azından parasal nedenlerle çok da olası değildir. Dolayısı ile, ortalama tıbbi maskeler kitlesel kullanımda kalmayı sürdürecektir.
Bilindiği gibi, salgının sonlanmakta olduğu varsayımıyla önlemlerin gevşetilmesi sonucu ilk vazgeçilen nesne maske olmuştu. Toplu taşıma araçları, kalabalık kapalı ortamlar başta olmak üzere pek çok yerde maske kullanımına son verilmesinin olağan sonucu haftada bir yayımlanan Covid 19 bilgilendirmelerine olanca açıklığıyla yansımış durumdadır.

Son söz : Salgınla birlikte yaşamımıza giren maske kullanımının kültürel davranış biçimine dönüştüğüne vurgu yapmış olalım. Maske, takandan çok takanın yakın çevresindekileri koruyan bir gereç olduğuna göre karşılıklı saygının önemli bir öğesi olmuştur günümüzde.
“Seni, önemsiyorum, yaşamına değer veriyorum” demenin bir başka yolu olmuştur.
Ülkemizi yönetenlerin kararsız ve ikircikli tutumu karşılıklı saygı duygusunu aşındırmıştır. Ülkemizi yönetenlere hemen her konuda güvensizlik duyup maske ya da başka salgın önlemlerinin gevşetilmesi noktasında uymak da çelişkili bir tutum olsa gerektir.
Aklını kullanmayı değil de kullanmamayı yeğleyen, bu yolla da cehaleti kutsayan anlayıştan beklenen olağan davranış biçimi olduğu kuşkusuzdur.
Hastasını/hasta yakınını maske takması için uyaran doktora yönelen fiziksel saldırı cehaletin ete, kemiğe bürünmüş halidir demek abartı olmaz.
https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/cerrahi-maskenin-icadi
https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(20)31207-1/fulltext

Yorum bırakın