Geçtiğimiz Pazar günü (27.11.2022) Göztepe Gürsel Aksel Stadı’nda yaşananlar tarihin utanç sayfasındaki yerini aldı. Kırk yıldır İzmir’de yaşayan ve bu kente tutkuyla bağlı olan, burada yaşamaktan gurur duyan birisi olarak utancımı ve acımı sözcüklerle tanımlamam kolay değil.

Futbol dünya ölçeğinde kirlilik yaşayan bir etkinlik. Spor olmanın ötesine geçerek endüstriyelleşti. Hatta, kimilerinin savına göre finansallaştı.  Kirli kupa Katar’da sürerken birileri biz de varız. Bizi de görün mü demek istedi?

Kendi deneyimimle başlamış olayım.

On yıllarca aradan sonra geçen yıl olayın yaşandığı staddaki bir maça gittim. Salgından kaynaklı yalıtılmışlığı bir açık hava etkinliğiyle sonlandırma isteğiydi belki de bu maç serüveni. Oysa, günden güne kirlenen futbola olan ilgim ilk gençlik yıllarındaki ilgisini neredeyse yitirmişti.

Maça girerken uygulanan güvenlik önlemleri biraz sıkıcı olsa da gerekliydi diye düşündüm. Hatta, yağışlı bir günde şemsiyemizin bile alıkonulmasını saygıyla karşılamayı yeğledim.

Stadın içinde polis oldukları anlaşılan birilerinin sürekli tribünleri gözetlediklerini ve video kameralarla görüntülediklerini fark etmemem olanaksızdı.

Passo lig uygulaması gereğince herkesin oturduğu yer belliydi. Anladığım kadarı ile olası olumsuzluklar görüntülerle saptanabileceği için olumsuzluğa yol açanın kolayca belirlenmesi amaçlanmaktaydı. Kendi kendime ne iyi dedim. Hiç olmazsa bu ortamda şiddete hoşgörü olmaması hoşuma gitmişti.

O maçtan sonraki haftalarda tv’den izlediğim birkaç maçta (birisi İzmit’te oynanan Kocaelispor-Altınordu maçıydı) sahada pet şişe adaları oluştuğunu gördüm. Atılan pet şişelerin sporculara da isabet etmesine karşın hakemin olanları görmezden gelmeyi yeğlemiş olmasına şaşırdım. Her konuda olduğu gibi bu konuda da belirlenmiş bir ölçüt yoktu anlaşıldığınca. “Bırakınız yapsınlarcılık” iş başındaydı.

Dünyada ve Türkiye’de futbolun kötü yönetildiği, yozlaşmaya açık hale getirildiği kuşkuya yer bırakmayacak denli açıktır.

Hatta, denebilir ki “futbol asla sadece futbol değildir”.

Gürsel Aksel’deki utanca geri dönecek olursak!

  • Stadın içine şemsiye bile sokulmazken bir kişinin ağır yaralanmasına yol açan fişekler nasıl olup da sokulabilmiştir?
  • İzleyicileri orada bulundukları sürece göz hapsinde tutabilen güvenlik güçleri nasıl olup da sahaya inen sınır tanımazın köşe gönderi direğini yerinden söküp Altay kalecisini hastanelik etmesine izin verebilmişlerdir?

Çok açıktır ki güvenlik güçlerinin hatası, eksiği vardır.

Federasyonun hatalarına ilişkin gözlemimi daha önce paylaşmıştım.

Hata kaynakları listesine kulüpleri ve kulüp yönetimlerini eklemek de kaçınılmazdır. Sportif başarıya odaklanan, bunu hemen her şeyin önüne koyan anlayışların ve o anlayışların yansıması olan söylemlerin ivedilikle gözden geçirilmesi gereklidir.

Aynı kentin sokaklarını ve başka her türlü ortamını paylaşanların iş maç izlemeye gelince yan yana gelemiyor oluşları üzücü olduğu kadar düşündürücüdür.

Yazının başına dönerek futbolun kirli yüzünün İzmir’de kendisini göstermiş olmasının umarı da bu kentten çıkmıştır diyeceğim.

“İyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu!” üçlemesiyle sportif başarıdan önce gelmesi gerekenlerin altını çizen Altınordu kulübümüze saygılarımızı sunmazsak eksik bırakmış oluruz.

Altınordu yalnızca İzmir’in değil Türkiye’nin rol modeli olmayı hak etmiştir.

İzmir’de yaşayan birisi olarak Gürsel Aksel’de yaşananlar utanç kaynağım oldu.

İyi ki Altınordu var diyerek kıvanç duyuyor, teselli buluyorum.

Sporu, özellikle de futbolu içine düştüğü bataktan kurtarmak zor olsa da olanaksız değildir.

Posted in

“KİRLİ FUTBOLUN İZMİR YÜZÜ” için bir cevap

  1. hzekisungur Avatar
    hzekisungur

    Ceyhun bey,
    Olayın sadece bir spor olayı, bir futbol maçında çıkan olay olarak görülmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bu ve bunun gibi olaylar her gün çeşitli şekillerde karşımıza çıkıyor hatta ölümle sonuçlananlar oluyor. Toplum gergin ve özellikle bazı kesimler her an pimi çekilmiş bomba gibi. Buna sebep olarak toplumu geren, ötekileştiren ve birbirine düşman eden söylemlerde görüyorum. Tabii ki bu söylemleri her gün tekrarlayan siyasetçilerde…
    Maç tekrarlanmalı ama iki takım seyircisi yan yana aynı tribünde maçı seyretmeli ve bir örnek geliştirilmelidir.
    Tek korkum bu olayın siyasilerin oyuncağı olup Gavur İzmir’e mal edilmesidir…
    Sağlıcakla kalın…

Yorum bırakın