
Deprem canlar, kollar bacaklar aldı her şeyi yerli yerinde olanlarda açtığı psikolojik yara tartışılmaz derinlikte.
AFAD ve Kızılay’da yaşananların depremden etkilenmeyenlerde açtığı yara ayrı bir dert olarak gündemde yerini aldı.
Kızılay Manisa şube başkanının genel merkeze sorduğu “huzur hakkı” sorusu vicdanların susturulamadığına örnek olmalı. Elbette olumlu bir durum. Kızılay genel merkezinin paragöz yönetimi soruyu yanıtlamak yerine şube başkanının ışık hızıyla görevden alarak kendinden beklenen davranışı sergilemiş oldu.
Bu arada, pek çoğumuzun öncelikli seçimi olan Kızılay marka maden sularının sakıncalı içeriğine karşın içime sunulduğu öğrenildi.
İnsaf, vicdan ve namus ilk akla gelen sözcükler oldu doğallıkla.
Andığımız iki olumsuzluğun çözümü de belli.
İktidarın 20 yıllık geçmişine bakıldığında eleştiriye, geri bildirime ve başkaca toplumsal tepkiye kulak asmadığı “dediğim dedikçi” anlayışını değiştirmeye niyeti olmadığı göz önüne alındığında 14 Mayıs’ın önemi anlaşılacaktır. Artık, kötü bir tiyatro oyununa dönüşmüş olan iktidarın varlığına son verme olanağı vardır.
Türk milletinin aklını kullanma ve doğru seçim yapma yeteneğini koruyan öğelerinin bu konudaki bilgeliğine güvenmek en iyisi.
Son zamanlarda basına yansıyan bir başka Kızılay olumsuzluğu daha var.
Kızılay Türkiye Cumhuriyeti’ndeki kan ve kan ürünleri gereksinimini karşılamada tekeldir. Her hangi bir şekilde kan ya da kan ürünü gereksinimi duyduğunuzda doğrudan değilse bile dolaylı yoldan Kızılay’la yolunuz kesişir.
İyi, doğru ve namuslu yönetilen bir Kızılay’ın bu konuda tekel olma durumuna hemen hiç kimse karşı çıkmaz.
Habere bakılırsa Kızılay’ın toplum gözünde eriştiği olumsuz konum kan ve kan ürünleri sağlanmasında önemli kaynak olan kan bağışçılarını da olumsuz yönde etkilemiş. Bunun gündelik yaşama yansıması kan ve kan ürünleri darlığıdır.
Kötü yönetilen bir Kızılay’a verilecek pek çok tepki olabilir.
Ancak, kan bağışından kaçınmak o tepkiler arasında yer alamaz, yer almamalıdır.
Nasıl ki “pireye kızıp yorgan yakmak” akılcılıkla ilintiledirilemezse Kızılay’a kızıp kan bağışı döngüsünü baltalamak da akla getirilmemelidir.
Çare Kızılay’ı düzeltmektedir. Hatta, bu eylem bir seçenek olmanın çok ötesine geçmiş bir zorunluluğa dönüşmüştür.
Anahtar sözcük : 14 Mayıs’tır.
Kızılay düzelirse holdingleşmesine son verilebilir.
Kızılay düzleirse maden suyu içilebilir duruma getirilebilir.
Kızılay düzelirse kan bağışçılığı iç rahatlığıyla sürdürülür.
Yine de yaşamsal önemi olan kan ve kan ürünleri konusunun tepki aracına dönüştürülmemesi dilenir.
Kana ve kan ürününe kimin, ne zaman ve hangi koşullarda gereksinim duyacağını kestirmemiz olanaksıza eşdeğer bir durumdur.

Yorum bırakın