Cumhuriyeti birkaç sözcükle tanımlamak gerekirse!

İmamın yerine öğretmeni koyması derim.

Bu yalın tanımda egemenliğin gökten yere indirilmesi ve böylelikle somutlaştırılması vardır. Aklın öne koyulması da denebilir.

Cumhuriyet karşıtları bu değişimi “din düşmanlığı/karşıtlığı” olarak nitelerler. Elbette böyle değildir. Din, Cumhuriyetle birlikte olması gereken yere konmuştur. Bu yapılmadan çağdaş uygarlık başka nasıl yakalanabilirdi ki?

Cumhuriyet gecikmeli bir Rönesans’tır. 

Dinde dil devrimi üzerinden değerlendirmek gerekirse 500 yıllık bir gecikmeyle Anadolu aydınlanmasına olanak sağlanmıştır. Avrupa’da aynı işin 500 yıl önce başlamakla birlikte uzun süren din savaşları sonucu başarıldığını eklemekte yarar var.

Anadolu’da gerçekleştirilen din ve dil devriminde neredeyse kimsenin burnu kanamamıştır. 

Öğretim birliği yasasıyla medreseler kapatılırken, binlerce Anadolu köyünde 2 göz de olsa okullar açılmış ve oralara gönderilen öğretmenler imamın yerini almıştır. Yüzyıllarca süren karanlığın yırtılmasında önemli ve eşsiz bir aydınlanma kalkışmasıdır.

Köy enstitüleriyle birlikte kendisini gösteren aydınlanma devrimi karşısında din-tarım toplumu egemenlerinin hoşnutsuzluğu olağandı.

Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet’in bu amaca erişmesinde öğretmenin rolü tartışmasızdı. Böyle olduğu için de emin adımlarla ilerledi Cumhuriyetin eğitim-öğretim kolu.

1932’de yaşama geçen Türkçe ezan bir biçimin egemen kılınmasının yanı sıra Türk toplumunun dinle ve dille aldatılmasına son vermede önemli aşama oldu. 

Belki de bu nedenle 1950’de iktidara gelen DP’nin ilk işi oldu Türkçesine son verip, Arapça ezana geri dönmek. 

İskilipli Atıf, Şeyh Sait, Saidi Nursi ve Seyit Rıza tutkunlarının bayram günü de saymak gerekir Arapça ezana dönüldüğü 16 Haziran 1950 gününü. 

Öğretmen-imam karşıtlaşmasının başlangıcı olarak da okunmalıdır 16 Haziran 1950!

O zaman başlayan ve günümüze uzanan bu karşıtlaşmada son 20 yılda elde edilen verimin hasadına tanık olduk.

ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum) uygulamasıyla okullara din adamı atanması öğretmenin imamca kovulmasında önemli adım olmuştur. Yeni bir olgu olmamakla birlikte bu gelişme simgesel bakımdan anlamlıdır, önemlidir. 

Ne çevresi, ne duyarlılığı?

Afili adıyla ÇEDES Cumhuriyeti yıkma, Cumhuriyet değerlerini hiçe saymada yıkıma eklenen yeni bir gereçten başkası değildir. 

Keşke bir anayasamız olsaydı dememek elde değil. 

Anayasamız yok mu?

Yerli yerinde değil mi diyecekler çıkabilir.

Uygulanmadıktan sonra anayasa neye yarar?

Anayasaya uymama durumunda harekete geçecek tüm düzenekler felç olmuştur. 

Bu ortamda kovabilmiştir imam öğretmeni!

Posted in , ,

“İMAM ÖĞRETMENİ KOVARKEN” için bir cevap

  1. İşyeri Hekimi Dr. Bülent Potur Avatar

    Türkiye’de Rönesans Atatürk’ün biricik manevi mirası olan akıl ve bilime sahip çıkmak, ezberci değil araştırıcı olmak, hurafeden uzak durup öğretim birliği devrimimizi yaşatmayı kapsar.
    Avrupa’da Reform ise 16. yüzyıldan başlayarak sadece ruhban sınıfının anladığı halkın hiç anlamadığı Latince yerine Luther ve Calvin gibi öncü din adamları sayesinde Almanların Almanca, Fransızların Fransızca, İngilizlerin İngilizce olarak ibadet etmeleri Pazar ayinlerini kendi dillerinde yapmalarıdır.
    Atatürk zamanında Türkiye’de İslam dininde reform başlatılmıştır. 11.11.1938 sonrasında Atatürk’ün karşıtları ile helalleşen İnönü sonrasında 27 Aralık 1949 ABD Kültür Anlaşması, araştırmacılık yerine ezberci eğitim dayatması Rönesanstan geri dönüşü getirmiş; din ve vicdan özgürlüğü aldatmacası ile öğretim birliği devrimimizin dinamitlenmesi, Arapça dayatması ile Reform Devrimimizin hiç edilip insanımızın anlayıp düşünemeyen papağanlara geri döndürülmesi hep ABD psikolojik harbinin casus unsurları ve içimizdeki elemanlarınca başarılmıştır. Amaçları Türk Ulusunu Akıl ve Bilimden uzaklaştırmak, Ortaçağın karanlığına geri göndermektir. 80 yılda fark ve temyiz kabiliyetini kaybetmiş mankurtlar yetiştirmek, Türk Bağımsızlığını ve Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmak ülküsünde Cumhuriyet Yurttaşları yerine din, mezhep, etnik köken, mandacılık bölücüleri, işbirlikçiler yetiştirmede; iç karışıklıklar, sağ sol çatışmaları, tarikatçı çıkarcı gruplaşmalar oluşturmada, her çeşit kışkırtma ve yabancılaştırmada oldukça başarı sağlamışlardır.

Yorum bırakın