
Belleğimizden silinmeye yüz tutan bir temel hak İzmir’de kendisini gösterdi. Çoğu kimse bu hakkın kullanımına kızgınlıkla karşılık verse de Türkiye’de grev yapılabiliyormuş demek geldi içimden.
Metro ve tramvayı kapsayan grev İzmir’de günlük yaşamı etkiledi. Etkilemesi olağan bir durum. Hatta, günlük yaşamı etkilesin ve zorlaştırsın diye yapılır grevler. Tersi durumda anlamı ve önemi kalmaz.
Greve karşın toplu taşıma kullanmayı sürdüren biri olarak çevreye kulak kabartmayı da göz ardı etmiyorum.
Sokaktaki vatandaşta kızgınlık üst düzeyde. Durum böyle olunca bir yandan grevcilere diğer yandan da belediyeye tepki üst düzeyde.
Belediye yönetimi CHP’de olsa da grevle birlikte işçi-işveren ilişkisine uygun konumlanma oluşmuş durumda.
Vurgulamakta yarar var ki, grev hakkı kâğıt üstündeki varlığını sürdürmekle birlikte uygulamada yok olmaya yüz tutmuştu. Ülkemizi yönetenler Türkiye’de greve gidilemiyor oluşunu övgü gerekçesi bile yapmışlardı.
Grevciye öfkelenmek yersiz ve gereksiz. Böyle bir durumda grevciye tepki göstermek yerine çarşıdaki, pazardaki yangın karşısında yönetenlerin ve işverenlerin insafına sığınmaktan başka umarı olmayanları düşünmek doğru olur. Neden diğer kesimler greve gidemiyor diye sorgulamak adaletin ve hakkaniyetin gereğidir.
Diğer yandan, işveren konumundaki belediye yetkililerinin açıklamaları yansıyor ortama. Sendika şu kadar ücret isteğinde bulundu içerikli açıklamalardaki sayısal değerler yüksek görünüyor ilk duyuşta. Oysa, sendikaların ve başka kurumların yaptırdığı çalışmaların sonuçlarına bakıldığında açlık ve yoksulluk sınırlarının hiç de düşük olmadığı bilinen gerçek.
Türkiye’de giderek yerleşikleşen bir olgu var. Tüm kesimleri dipte birleştirme eğilimi de denebilir bu olguya.
Dipten görece daha hızlı yukarıya çıkanlar, ortalarda yer alanların yavaşlayan çıkış hızıyla birlikte üsttekilere yetişmeye başladılar.
Buradaki yanlış diptekilerin artış hızında değil. Tüm katmanların dipte birleştirilmesi isteğinde.
Özetle, elinde grev gibi bir aygıt olan emekçi hakkını alma isteğinde olacaktır. Yaşamı zorlaştıran greve kızmak gereksizdir.
Elbette, akçeli konulardan söz ediyoruz. Belediyenin çalışanlarına daha fazla aylık verme olanakları da sınırlı olabilir.
Yine de, muhalefetin egemenliğindeki İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu grevle kendisini gösteren uyuşmazlıkta çalışanların olabildiğince kazançlı olması yönünde davranmasında yarar görenlerdenim.
Çalışanları enflasyona ezdiren merkezi hükümete yapıcı ve ses getirici muhalefet anlayışında gelişme sağlamak bakımından da önemli fırsattır bu grev. Bir olumsuzluktan olumlu bir sonuç elde etme fırsatı vardır. Bu fırsat değerlendirilmelidir.

Yorum bırakın