Basına yansıyana bakılırsa yenidoğan yoğun bakım çetesi çökertilmiş. Savlandığına göre kimi sağlık çalışanları yenidoğanları özel sağlık kuruluşlarının yenidoğan yoğun bakımlarına yönlendirmekteymiş. Yoğun bakımlardaki kimileri de yenidoğanları gerekmediği halde yönlendirmekteymiş. Bu yazının amacı işin bu yanına odaklanmak değil.

Birkaç yıl öncesine uzanalım.

Toplumun küresel salgın korkusuyla sarmalandığı günlerde Türkiye’deki yoğun bakım yatağı sayısı pek çok kişinin içini ferahlatmıştı. Kovid’e yakalanırsak ve olur da yoğun bakımlık olursak yer kısıtı yaşamamız söz konusu olmayacaktı bolca yoğun bakım yatağımız olduğu için.

Tüm dünyada ve özellikle de gelişmiş ülkelerde yoğun bakım yatağı sıkıntısı yaşanırken bizdeki bolluğun nedenini sorgulamak pek de akıl edilmemişti. Akıl edenlerin cılız sesi de boşlukta yankılanıp gitmişti.

Türkiye’de sağlık düzeneğini sağlıkta dönüşümden önce ve sonra diye ikiye ayırmak gerekir. Hemen eklemekte yarar var. Sağlıkta dönüşüm öncesindeki zorluklar, kısıtlılıklar ve sorunların bunalttığı insanlara sonrasındaki akıldışılığı dayatmak hiç zor olmadı. O günlerde işin uzmanlarının uyarıları bir kulaktan girdi ötekinden çıktı. Şimdilerde gelinen noktada sağlık ortamının zorlukları bir kez daha katlanarak artmış durumda. Bu da başka bir yazı konusu olacak denli önemli.

Sağlıkta dönüşümden sonrasında nicelik hızla artarken nitelik ters orantılı şekilde dibe vurmaya başladı. Hekime ve sağlık hizmetine erişmenin görece kolaylaşması bu önemli ayrıntının göz ardı edilmesini kolaylaştırdı.

Sağlık hizmetinin niceliği artarken niteliği düştü. Bu olurken sağlık ortamı bu işten para kazanmaya heveslilerin yararlanımına hem de sınırsızca ve denetimsizce açılmış oldu. 

Bu ortamda ardışık çoğalan özel sağlık kurumları yaşamımıza girdi. Yoğun bakım yataklarının artışı da eşzamanlı olarak yaşama geçti. Kazanç odaklı özel sağlık kurumları bu ortamda yoğun bakım yataklarını artırmaya girişti. Yoğun bakım hastalarına kamunun ödediği para kazanç heveslilerini harekete geçirmeye yetti.

Son olaydaki ayrıntıya bakılırsa eski sağlık bakanlarından birinin sahipliğindeki özel sağlık kuruluşları da soruşturma kapsamındaymış. Kamuoyunun ilgisini çekmesi kesin olan bu durumun yanı sıra yoğun bakım yataklarındaki sayısal artışın olası nedenleri dile getirilir mi? Yoğun bakım yataklarındaki sayısal artış bu yatakların hemen her zaman ve her kurumda dolmasına engel olacak çokluktaydı. Doluluğu sağlamak için küçük dokunuşlar yeter de artardı.

Kamuoyunun bilgisine sunulur mu?

Nasıl ki şeytan ayrıntıda gizliyse, bu olaydaki püf noktası da yoğun bakım yatağı sayısındaki geometrik artışta gizli.

Şişirilen yoğun bakım yatağı sayılarının böylesi bir olumsuzlukla gündeme gelmesi bence hiç şaşırtıcı değil.

Günah keçisi bellenenlerin haklanmasıyla yetinilecek mi?

Yoksa, kök nedene yönelik araştırma yapılacak mı?

İçimizden gelen ses derinleşilmeyeceği yönünde olsa da bekleyip görelim.

Posted in

Yorum bırakın