Şu ana kadarki yaşamımın üçte ikisi İzmir’de geçti. İzmir Atatürk Lisesi’yle ilintim babam ve dayım üzerindendir. Her ikisi de Atatürk Lisesi mezunuydu. Yazının sonunda paylaştığım görsel babamdan bana kalanlar arasında geçti elime. Arkasındaki nottan 1940-41 ders yılında çekildiği anlaşılıyor. O ders yılındaki öğretmenlerden bir grubun görseli. 

Ben Atatürk liseli olmasam da İzmir’in ve ülkemizin bu seçkin lisesini bitirmiş çok sayıda arkadaşım var. Atatürk Lisesi’ni bitirmiş olanların toplumsal yaşamda eriştiği düzeyi okulun insan yetiştirmedeki başarısının biricik kanıtı sayarım.

Türk eğitim devriminin simge okullarından birisidir İzmir Atatürk Lisesi.

Bugün gelinen noktada sıra direniştedir.

Türkiye’de giderek kabaran toplumsal başkaldırı liseleri de etkisi altına aldı.

Doğru dürüst insan yetiştiren az sayıdaki okulun öğretmenlerine hem de ders yılı bitmeden göz diken bir iktidarımız var.

Tabuta çakılan son çiviye eşdeğer öğretmen kıyımı iktidarın da beklemediği bir dirençle karşılaştı. 

Birkaç hafta önce hepimizi şaşırtan ve deyim yerindeyse büyüklere ders veren gençlere liselilerimiz eklendi. 

Çok içten ve bir o kadar barışçıl bir karşı çıkış sergilediler. Böylelikle “öğretmenime dokunma, geleceğimi karartma” demiş oldular.

İktidarın acelesini sokak hareketlerinde karşısına çıkan gençler kaynaklı olduğunu düşünmemek elde değil.

“Çeyrek yüzyıla yakın süredir iktidardayız ve amaçladığımız dindar-kindar kuşağı yaratamadık” düşüncesiyle kendince eğitim, öğretim ortamındaki vidaları sıkma gereği duymuş olabilirler.

Her geçen gün dinselleştirilen eğitimimiz, üreten bireyler yetiştirmekten giderek uzaklaşmaktadır. 

Bilginin en değerli varlık olduğu çağımızda üreten birey yetiştirmek de yetmeyecek. Teknoloji üreten birey yetiştiremeyen uluslar geri kalmaya, yoksullaşmaya ve uzun erimde tarih sahnesinden silinmeye doğru yol alacaklar.

Tüm bu nedenlerle de İzmir’de, İstanbul’da, Ankara’da ve yurdun birçok kentinde öğretmenlerine ve geleceklerine sahip çıkan diyen liselilerimizin ortaya koyduğu direnç ve kararlı duruş çok daha değerlenmiş oluyor. 

Özetle, okulların tabutuna çakılmakta olan son çiviler ülkemizin geri kalma kararlılığı olarak da okunmalıdır.

Bize nitelikli yurttaşlar değil iktidar gerek der gibiler.

Ülkemizin ve insanımızın geleceği için liselilerin bu soylu çıkışına sonuna dek destek olmak boynumuzun borcu olmalıdır.

(Görsel  : Ceyhun Balcı belgeliği)

İzmir Atatürk Lisesi 1940-41 ders yılı öğretmenlerinden bir grup. Savaş yıllarında aralarında kadınların da bulunduğu öğretmenlerin giyim kuşamına bakınız. Alçak gönüllü ama bir o kadar özenli ve şık değil mi her birisi? 

Ekmeğin karneye bağlı olduğu yıllarda yüzlere yansıyan gülümseme de bir o kadar dikkate değer değil mi?

Böylesine bir kültürü olan eğitim kurumu çökertiliyor. Bir bakıma geri kalma kararlılığı haykırışıdır bu yapılanın dilimize çevirisi.

Yazık ki ne yazık…

Görsel : Ceyhun Balcı belgeliği

Babamın lise öğrenciliği sırasında nüfus cüzdanına vurulmuş “Ekmek Kartı Verilmiştir” damgaları. 

Posted in

Yorum bırakın