Ne zaman TTB hakkında yazsam bu son olsun diye mırıldanırım. Bir buçuk ay kadar önce de benzer duygularla sözüm ona son kez yazmıştım.
Bağlantıdan okunabilecek yazıya Türkiye’nin kurtarıcısı, kurucusu ve devrimcisi Atatürk’ün sonsuz uykuda olduğu Anıt Kabir’e gidip gitmemenin oylanmasını konu etmiştim. Otuz yıldır TTB’nin başında olan Etnik Demokratik TTB grubunun Merkez Konseyi’ndeki üyeleri aracılığıyla utanç verici karar alınmıştı. Elbette alınan bu karar Anıt Kabir’e gitmeye engel olamasa da, tarihe kara bir leke olarak geçmişti.
Huylu huyundan vazgeçmedi.
Bu kez açılım fırsatçılığı sahnedeydi.
Fırsatçılık söz konusu olunca sınırlar, kurallar hiçe sayılabilirdi.
Durum böyle olunca kişisel düşüncelerini kurumsal bir karar gibi sunmakta sakınca görmemişler kamuoyuna.
Başkanla birlikte ona eşlik eden üyeler aşağıdaki bildiriyi yayınlamak zorunda kalmışlar.

Bulabildikleri her gerekçeyi kimlik siyasetine payanda yapmada ustalaşan etnikseverler Türkiye’yi yaklaşık 6 aydır etkisi altına alan sözde açılım rüzgârına eklemlenmekte gecikmemişler.
Şu ya da bu siyasete ilgi duyulmasına karşı çıkmak için herhangi bir neden yok.
Ancak, başat görevi hekimlerin haklarını korumak, toplum sağlığını geliştirmek olan bir kurumun, Türk Tabipleri Birliği’nin hekimler arasındaki desteği son derece sınırlı olan bir kimlik siyaseti projesine eklemlenmesi girişimi her şeyin ötesinde tarihe saygısızlıktır.
Ayrıca, bu yapılırken izlenen yolun dürüstlükten yoksun olduğu açıktır.
Bir meslek kuruluşunun sonu nereye varacağı belirsiz olan projeye fon yapılması ve bu yapılırken karar alma düzeneklerinin hiçe sayılması Türk hekimlerini derinden yaraladığı gibi öfkelendirmiştir.
Bu ve benzeri davranışlara alışmak yerine son vermek köktenci çözüm olacaktır.
Görev hekimlere düşüyor.
Bu hastalıklı anlayışı meslek kuruluşundan uzaklaştırmak ve TTB’yi var oluş nedenine döndürmek, ülkenin birliğine, dirliğine ve bütünlüğüne yönelik tehlikeli girişimlerden uzak tutmak kurumun gerçek sahibi hekimlerin önünde duran görevdir.
Umarım TTB’ye ilişkin son kez yazmışımdır…

Yorum bırakın