Yaşamımda ilk kez, zamanı geldiği halde pazarda vişne bulamadım.
Vişne, benim yaşamımda önemli yer tutmuştur.
Rahmetli annemin yaptığı vişne reçelinden ötürü.
O reçelin tadı damağımdadır.
Kıvamı ve rengiyse gözümün önünden gitmez.
Birkaç denemem başarısızlıkla sonuçlanınca reçelinden vazgeçtim.
Kiraz gibi tüketmeyi seçtim.
Hiç de fena sayılmazdı.
Mayhoş tadı çok kişiyi kendine çekmese de beni kendisine bağlamaya yetmişti.
Bu arada, vişne kompostosunun ve reçelinden artırılacak şurubunun sulandırılmasıyla üretilecek şerbetinin de sıcak yaz günleri için bire bir olduğunu eklemiş olayım.
Bu yılki vişne yokluğunun gerekçesi tarımsal don olacaktır.
Türkiye’nin vişne yetiştiricileri Afyonkarahisar, Kütahya, Eskişehir gibi illerimiz olduğuna göre akla yakın bir saptamadır.
Bu arada, Eskişehir ve Ankara’da Vişnelik adını taşıyan semtler olduğunu biliyorum.
Vişnesiz kalınca küresel ölçekte vişne üretimini araştırdım.
Birinci sırada Rusya var.
Onu kara ikliminin hüküm sürdüğü Ukrayna ve Polonya izlemiş.
Türkiye dördüncü sırada.

Limonda olduğu gibi vişnede de dünyanın ilk beşinde olan Türkiye’de yaşanan vişnesizlik her şeye karşın ilgi çekicidir.
Vişne aradığım pazarda bir esnafa soracak oldum. Sözü ağzıma tıktı desem yeridir.
Vişne ürünü zaten çok kısıtlıydı diye başladı sözlerine.
Pazara getirilse kilosu 400-500 TL’den satılacak ürünü kim alır sorusuyla sürdürdü.
Yerden göğe haklıydı!
Vişne mevsimini vişne tadmadan bitirmemeyi diliyorum.
İyilikleri üstlenen ama olumsuzlukları yansıtmayı huy edinen yönetenlerimizin kulaklarını çınlatarak…
Daha akademik bilgilenme için bağlantıya tıklanabilir :


Yorum bırakın