VAN DEPREMİ’NİN YILDÖNÜMÜNDE
İTALYAN DEPREMBİLİMCİLERİN BAŞINA GELEN VE BURADA OLANLAR…
Van Depremi’nin üzerinden bir yıl geçti. Anmsamak, unutmamak önemli. Unutkanlığın edilgenlik olduğuna da hiç kuşku yok! Bu yıldönümünü İtalya’dan bir deprem öyküsüyle karşılaştırmalı bir değerlendirme yaparak anmak biraz daha yararlı ve ufuk açıcı olabilir mi?
Anımsanacaktır! 2009’da İtalya’da L’Aquila’da yaşanan bir deprem 300 kişinin ölümüne yol açmıştı. Küçük sarsıntılarla başlayan süreci ana şok izlemişti. İtalyan yargısı ölüme neden olma gerekçesiyle birisi sivil savunmacı ve 6’sı da deprembilimci toplam 7 kişiyi 6 yıl hapis cezasına çarptırdı. Gerekçe kamuoyuyla “yarım yamalak, bütünlükten yoksun ve tutarsız bilgi” paylaşımı. Aslına bakılırsa İtalyan bilimciler ana sarsıntıdan bir hafta kadar önce “daha büyük bir depremin olmayacağı güvencesi veremeyeceklerini, daha büyük sarsıntılara hazır olma gerekliliğinin” altını çizerken bilimci sorumluluğunu yerine getirmişler. Ama, her nedense daha büyüğünün yaşanmsı için bir neden olmadığını eklemişler. Daha da kötüsü bu açıklamayı kamuoyuna iletirken kendileri değil de ekiplerinden bir sivil savunmacıyı görevlendirmişler. Bir iletişim kazası olarak da algılanabilecek bu durumu İtalyan yargısı farklı değerlendirmiş. Sonuç bilimcilere hapis cezası kararı olmuş! İlk bakışta çok acımasız gibi görünen bu kararın vereceği ileti açıktır. Özellikle deprem gibi yaşamsal bir konuda bilimcilerin kamuoyuyla iletişim kurarken özenli olması gereği anımsatılmıştır.
Türkiye’de neyse ki böyle bir sorun yoktur! Çünkü bilimcilerin sesi soluğu pek çıkmaz. Çıksa da duyan olmaz!
Van Depremi’nin yıldönümünde bu olayın ülkemize özgü bir sürümünü yaşadığımızı görmezden gelemeyiz! İlk sarsıntıda yüzlerce kayıp veren Van tam da yetkililerin “evlerinize dönebilirsiniz” duyuruları yaptığı günlerden birinde yaşanan bir sarsıntı sonrasında Bayram Otel faciasını yaşamıştı. Bu olguda bilimcilerin payı neydi? Bilinemiyor! Onlara kulak verilerek yapılan bir açıklama olması olasılığı neydi? Hasarlı yapılar konusunda gerekenin yapılıp yapılmadığı tartışmaları da üzerine gidilemeden unutuldu gitti.
Van’da yaşanan bu olgu hakkında ne yazık ki daha fazla ve ayrıntılı bilgi sahibi olamayacağız. Önceki Marmara Depremi’nde olduğu gibi nedenlere değil de göstermelik öznelere yönelme hastalığımız gereğince birkaç yüklenicinin yaptırıma uğratılmasıyla yetineceğiz.
Bir tarafta iz bırakan bir hesap sorma öyküsü diğer tarafta yazgıcı anlayış gereği cadı avıyla yetinme. Her şeyi o kadar açık ve yalın bir biçimde özetliyor ki…
Söze gerek bırakmıyor.
Ceyhun BALCI, 11.11.2012
Not : Haftalık bilim dergisi New Scientist’in 27 Ekim 2012 tarihli sayısında yer alan iki yazıyı ve bizde Cumhuriyet Bilim Teknoloji’de kendisine yer bulmuş Celal Şengör imzalı yazıları da paylaşma gereği duydum.
Italian earthquake case is no anti-science witch-hunt
Manslaughter verdicts for six seismologists highlight the need for scientists to speak for themselves
It is easy to feel outrage at the jail terms handed down to six Italian seismologists and a civil servant this week. How could anyone hope to have predicted the earthquake that devastated L’Aquila in 2009?
That is the rallying cry, but failure to predict the quake is not, in fact, what the seven men have been convicted of (see “Seismologists found guilty of manslaughter“). The prosecution made it crystal clear all along that their case was about poor risk communication; it was built on an accusation of giving out “inexact, incomplete and contradictory information”.
On this charge, there was clearly a case to answer. Employed by Italy’s Major Hazards Committee to assess earthquake risks and communicate them to the government and the public, the seismologists got the science right, but left the job of public communication to a civil protection official with no specialist knowledge of seismology. His statement to the press was, to put it mildly, a grossly inaccurate reflection of the situation: “The scientific community tells us there is no danger, because there is an ongoing discharge of energy. The situation looks favourable.” At this point, the seismologists should have stepped in. But they did not, and the message stuck.
Of course, it is debatable whether this neglect merits a manslaughter conviction and six-year jail term. That is a matter for the Italian justice system. The appeals have already started.
But there are broader issues to consider. Many commentators argue that the L’Aquila verdict will have a chilling effect on the provision of scientific advice in Italy and beyond. That is clearly a concern worth taking seriously.
However, it should also encourage scientists who take on those roles to think long and hard about the responsibilities that come with them. It is tempting for scientists to defer communication with the public to others who are supposedly “experts” in doing so. But this approach often leads to confusion, as evidenced by a litany of failures in the past: BSE, vaccines, genetically modified crops and many more.
This cannot continue. Scientists valued for their expertise should speak for themselves rather than letting others speak for them. Lives are at stake.
Seismologists found guilty of manslaughter
SIX Italian seismologists and a civil protection official have been sentenced to six years in prison for manslaughter. All seven have said they will appeal the decision.
They were accused of falsely reassuring the residents of the town of L’Aquila that a major earthquake was not going to happen. A week later, a magnitude-6.3 event killed more than 300 people. The sentence has been widely condemned by scientists worldwide, who argue that earthquakes cannot be predicted.
In the weeks preceding the quake, a series of small shocks caused concern locally. Such tremors can sometimes be foreshocks to a larger quake. The situation was further muddied by a researcher at the nearby Gran Sasso National Laboratory, who used a megaphone and also went online to encourage people to evacuate, on the basis of radon emissions data.
The six seismologists spoke at a meeting on 31 March 2009 – a week before the quake – organised by Italy’s Civil Protection Department. They said they could not rule out a major quake, and it was best to be prepared, but there was no good reason to think that one was coming. Their advice was somewhat modified when the department’s deputy head Bernardo De Bernardinis later told the media the small shocks were reducing the seismic stresses, lowering the chances of a major quake. “That’s completely wrong,” says Roger Musson of the British Geological Survey in Edinburgh, UK.
ZÜMRÜTTEN AKİSLER
M. Celal Şengör (Cumhuriyet Bilim teknoloji, 02.11.2012)
Sevgili okuyucularım, bugün köşemi, Amerikan Jeoloji Derneğinin (The Geological society of America) bir bildirisine ayırıyorum: «İtalyan mahkemesinin kararı deprem zararlarını azaltma gayretlerine zarar verecektir. Boulder, Colorado, USA -Aşağıdaki beyanat bugün (24 Ekim 2012) Amerikan Jeoloji Derneği tarafından gönderildi:
İtalyan Hukukcuların İnanılmaz Cehaleti
22 Ekim 2012 tarihinde bir İtalyan mahkemesi uluslararası saygınlığa sahip 6 bilim insanını cinayet suçundan mahkûm etti. Bilim insanları Enzi Boschi, Giulio Selvaggi, Gian Michel Calvi, Claudio Eva, Mauro Dolce ve Bernardo de Bernardinis hapse mahkum edildi, memuriyetten men edildi ve zararları ödemeleri emredildi. Bu kişiler, suçlarını l’Aquila’daki trajik 2009 depreminin tam zamanını ve doğasını öngörerek işlemeyebilirlerdi. Fakat, anlaşıldığı kadarıyla l’Aquila’nın beklediği, bu tür kesin, kısa dönem deprem tahmini mümkün değildir. Deprem sistemlerinin büyük karmaşıklığı nedeniyle fiziksel detaylar hakkındaki bilgilerimiz eksiktir; derpemlerin son derece çeşitli olabilen süreçleri birbiriyle çelişen bilgiler veriyor; ve depremlerin ölçülmesi ne yazık ki her zaman doğru olarak yapılamıyor. Apaçık görülen, bilim insanlarının «natamam», «birbiriyle çelişen» ve «doğru olmayan bilgiler verdikleri» için mahkûm olduklarıdır. Amerika Jeoloji Derneği, bilim insanlarının sadece işlerini yaptıkları için mahkemeye çıkarılmasına en kesin şekilde itiraz eder ve bu mahkeme kararının ileride halka verilebilecek mesaj ve haberleri olumsuz etkileyeceğini en acı şekilde beyan eder. Bir yüksek mahkemeye gidebilecek bir temyiz bu kararı terslese bile, artık alınan karar, vereceği zararı vermiştir. Mahkemenin yapılmış olması ve hele şimdi ortaya çıkan karar, yerbilimleri topluluğunun tüylerini ürpertmiştir. Bu mahkemenin yaptıkları, depremler ve diğer doğal süreçler neticesinde meydana gelen ölümleri ve mal kaybını azaltmak için gösterilen disiplinlerarası gayretlere sekte vuracaktır. Şimdi İtalyan yerbilimcileri için «büyük riskleri öngörmek ve zararlarını azaltmaya çalışmak» için HİÇBİR neden kalmadı. Şimdi önümüzdeki görev İtalya’da ve diğer ülkelerde «mahkemenin vurduğu sismik darbenin» zararlarını azaltmaya çalışmak olmalı. Birlikte yapılacak bir kurumsal ve profesyonel zarar tamirinin ardından bilim insanları doğal âfetlerden doğan muhtemel zararı daha iyi anlamaya ve «öngörü» denen şeyin belirsizliklerini daha iyi anlatmaya çalışmalılar. Temas için: George H. Davis, Başkan, Amerikan Jeoloji Derneği, president@geosociety.org”
“Amerikan Jeoloji Derneği (AJD) 1888 yılında kuruldu, 103 ülkeden, akademik dünya, resmi daireler ve sanayiden 25.000’den fazla üyesi olan bilimsel bir kurumdur. Toplantıları, yayınları ve programlarıyla, Amerikan Jeoloji Derneği üyelerinin gelişmesine katkıda bulunur ve insanlığın hizmetindeki yerbilimlerini destekler. AJD, yer, yaşam, gezegen ve sosyal bilimler arasında ortak araştırmaları arttırır, yerbilimleri hakkında halk ile diyaloğu vurgular ve her düzeyde yerbilimi eğitimini destekler.» Sevgili okuyucularım: AJD başkanı, çok sevgili bir arkadaşım olan Profesör George H. Davis’in kaleminden l’Aquila’daki savcı ve hakimleri akıllarını başlarına almaya ve verdikleri zararı düzeltmeye açıkça davet etmektedir. İtalya’da bilim insanlarını utanmadan mahkemeye veren savcı ve bu rezil kararı alan hakimler zır cahil insanlardır, zira artık her ilkokul çocuğunun bile bildiği deprem tahmini işinin en kaba ana hatları hakkında bile belli ki herhangi bir fikirleri yoktur. Bu adamlar aynı zamanda aptaldırlar ki bu derin cehaletlerinin farkında olmayarak ülkelerine inanılmaz büyüklükte bir zarar vermişlerdir. Bu sersemlerin ülkesinde Vezüv Yanardağı Napoli gibi büyük bir şehir için bugün muazzam bir tehlike arzetmektedir. Bilim adamları yıllardır bunu yana yakıla herkese anlatıyordu. Araştırmalarını keserlerse toplumun uğrayacağı maddi ve manevi büyük zararlar karşısında o zır cahil aptallar ne yapacaklardır? İtalya’daki aktif volkanları inceleyen bilim insanlar bilgi vermekten, ikaz yapmaktan vaz geçerlerse? Eğer Napoli Körfezi/Campi Flegrei kalderası patlarsa İtalya’da ve yakın çevresinde kimse hayatta kalmayacaktır. Hukuk ve politikanın, insanlığın başına çok büyük belâlar açmadan ellerini doğa bilimlerinden çekmeleri, kararlarını ancak doğa bilimcilerden bilgi aldıktan sonra vermeleri, insanlığı bekası için şarttır. Zira bir politikacının veya bir hukukçunun doğa bilimleri bilgisi sokaktaki adamınkini geçmez. Böyle bir bilgiyle insanlığı tehdit eden doğa olaylarının da içine girdiği konularda karar almaya kalkmak aptallığın daniskasıdır ve katillikle eş anlamlıdır. İnsanlık olarak «çoğunluğun haklılığı» ve «hukukun üstünlüğü» gibi boş lâflardan vaz geçerek, çoğunluğun ve hukukçuların içinde yaşadığımız bu karmaşık evren hakkındaki bilgilerinin, onların alacağı kararları sınırladığını hatırlamaya başlayalım. O bilgiler eksik olacağı için hem çoğunluk hem de hukuk genellikle yanlış karar alır. En azından ilgili konularda politikacılar ve hukukçular doğa bilimcilerin ve mühendislerin bilirkişiliklerini ciddiye almalı. Doğa bilimciler ve mühendisler de aralarında sahtekâr ve cahilleri barındırmamaya çalışmalı. Onun için adam gibi üniversiteler şarttır. Türkiye’deki gibi bilgisiz politikacılarca tahrip edilen üniversite bu işi yapamaz, tam tersini gerçekleştirir. O zaman da ne olacağını bakın l’Aquila’la görün.
| ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör (Cumhuriyet Bilim Teknoloji, 09.11.2012)Geçen hafta l’Aquila depremi üzerine bilim adamlarına karşı açılan davada, bu davayı açan ve sonuçlandıran savcı ve yargıçları ağır bir şekilde suçlayan bir yazı yazmış, onları cehalet ve aptallıkla itham etmiştim.
L’aquila’da Paranın Diğer Yüzü Bu yazımın bir kısa mealini, yerbilimlerinin dünyadaki en saygın kuruluşlarından biri olan İtalyan Jeoloji Derneği başkanı arkadaşım Profesör Carlo Doglioni‘ye göndermiştim. Carlo, iyi bir bilim adamı olmanın yanı sıra, toplumsal sorumluluk hissi güçlü, geniş genel kültürlü, İtalya’nın eski aristokratik ailelerinden birinin çocuğu olan çok saygın bir kişiliktir. (Papa’yı Roma Üniversitesine sokmayan kararda imzası olanlardan.) Carlo bana bir cevap yazarak yargıçlar ve savcı hakkındaki fikirlerimi paylaşmadığını bildirdi ve bilim adamlarının suçlanmasının doğru olduğunu söyledi. Ancak o da verilen cezayı uygun bulmamıştı. “Sembolik bir ceza bekliyordum“ diyordu. Büyük bir şaşkınlık içinde niçin böyle düşündüğünü sordum. “Çünkü“ diye cevap verdi kıymetli dostum, “bilim adamları politikacıları dinleyip halka yalan söyledi. Hukuk da onları haklı olarak suçlu buldu.” Carlo gelişen olayları şöyle özetliyor: Bazı ön sarsıntılar tedirginlik yaratmıştı ve daha sonraki “tehlike yok” sözlerinin altında imzası bulunan bilim insanları endişelendiklerini söyledil. Sonra bir telefon konuşması esnasında bunların politikacıların baskısı altında tehlike yok demeye karar verdikleri ortaya çıktı. Ne yazık ki bilim adamlarının araştırma paraları politikacıların kararıyla veriliyor. Onlar da baskı altında böyle bir şey yaptı. Bu bilime ihanettir ve hukukçular bunu tespit edip onları affetmemişlerdir. Carlo, “İtalya’da çok çürümüş, yolsuzluğa batmış bir hükümetten yeni kurtulduk, hukukçularımız bu dönemde her şeye rağmen başlarını dik tutmayı başardı. Onlara haksızlık etmeyelim” dedi. Bu satırları dehşet içinde okuduğumu itiraf etmeliyim. Politikacılarla işbirliği içine girerek yalan söyleyen dostlarım gerçekten bilime ihanet etmişlerdir. Geçen haftaki yazımda İtalyan savcı ve yargıçlara yönelttiğim ağır suçlamaların bir bölümü de bu nedenle haksızdır. Bu kısmı için kendilerinden özür dilerim. Carlo’nun dediği gibi meslekdaşlarımızın yaptığı affedilemez. Ancak bu durumda bilim insanlarına ahlaksız bir baskı yapan politikacıların da mahkeme önüne çıkarılıp, ceza görmeleri gerektiğini söyledim. Carlo “endişelenme, o da yolda” diye bir cevap verdi ve cevabını şu anlamlı sözlerle noktaladı: “Merak etme. İtalya’da her şeye rağmen, Aydınlanma (l’Illuminazione) ölmedi“. L’Aquila olayı, benim başından beri beklenen İstanbul depremi konusunda ne kadar doğru davrandığımı göstermiş olduğundan içimi ferahlattı. Ama gene de İtalyan savcı ve yargıçlarının bir önemli yanlışına değinmek istiyorum: Bilim adamları suçlanırken açık açık, bunun bilime ihanet ettikleri için olduğu ve ortaya çıkan suçta kendilerinin politikacılarla işbirliği içinde oldukları için aynı zamanda politikacıların da mahkûm edilecekleri söylenmeli, hatta, politikacıların mahkemesi geciktirilmemeliydi. Ortaya büyük bir yanlış anlamanın çıkmasına neden olmuş, bu durum beni ve Amerikan Jeoloji Derneği, Amerikan Bilimler Akademisi, Royal Society gibi kurumları da yanıltmıştır. İkinci yanlış, ortaya çıkan bu durumu öncelikle, kuruluşu 17. yüzyıla inen İtalyan Bilimler Akademisi’ne havale etmemektir. Ne olursa olsun, bilimsel bir konuda bir hukuk mahkemesi kendi başına karar veremez. Hukuka bilim yayında üstünlük tanımaya kalkmak, sanırım İtalyan savcı ve hâkimlerinin en büyük yanlışı oldu. Bilimi ancak ve ancak bilim yargılayabilir. Ne hukuk, ne politika, ne de milli irade. Geçen haftaki yazımda yazdığım bir şeyi tekrar edeyim: Ne çoğunluk, ne de hukuk bilime üstün görülebilir. Bilim doğruyu bulduğunu iddia edemez, ama neyin ne olduğu konusunda herkesten daha çok bilgilidir. Yeter ki bilim adamları dürüstlükten taviz vermesin. (Zaten veren bilim insanı kimliğinden vazgeçmiş demektir.) Aquila’da olanlar Türk bilim insanlarının kulağına küpe olsun. Politikacıyla bilimin tersine işbirliği yapanın sonu felakettir. Bunu politikacıların da önemli bir ders kabul etmeleri gerekir. Hele hele bilimin pek de bilinmediği ülkemizde. |
Top of Form
Bottom of Form

Yorum bırakın