Görsel

 

NARGİN

Nargin : Ölümün kurtuluş olduğu yer! Bakü açıklarında 3.5 km2 yüzölçümüne sahip taşlık bir ada.  Yanı başındaki Vulf adasıyla birlikte Bakü limanına egemen konumda. Nargin (Büyük Zira) ve Vulf (Küçük ya da Daş Zira) adları Büyük Petro tarafından konmuş. Finlandiya körfezindeki adalardan esinlenilmiş bu adlar.

1.Dünya Savaşı’nın sonunda Doğu Cephesi’nde tutsak düşen Osmanlı askerlerinin önemli bölümü bu adaya getirilmiş. Yalnızca askerlerin tutsak edilmesiyle yetinilmemiş. Sivil halktan kişiler de Nargin’in konukları arasındaki yerlerini almışlar.

Doğu Cephesi’nde tutsak düşen Osmanlılar yalnızca Nargin’e getirilmemiş. Rusya’nın içlerine, Sibirya’ya sürülenler olduğu da bilinmekte. Nargin’in seçilme nedenlerinden birisi tutsakların etnik ve dinsel özdeşlik içinde oldukları Azeri toplumundan yalıtılmasıdır. Hemen belirtmekte yarar var! Bu girişime karşın Bakü’de yaşayan Azeriler bu yalıtmaya karşın Nargin’e ve tutsaklara ilgilerini esirgememişler. Onları evlerinde konuk edenlerin yanı sıra özellikle varlıklı ve nüfuzlu olanlar adadan kaçış ve anayurda dönüş bağlamında da ellerinden geleni yapmışlar. Nargin’den kurtulmanın iki yolundan birisi olan kaçmak seçeneğinin yaşama geçirilmesinde önemli katkıları olmuş Bakülü Azeri soydaşlarımızın!

Nargin’de 1915-1917 yıllarında her an 10-15 bin kişi bulunmuş. Toplamda 40-45 bin kişinin gelip geçtiği kestirilmekte. Her gün en az 10-25 kişinin ölerek kurtulduğu, cenazelerinin gelişi güzel etrafa atıldığı; bugün de onlardan arda kalan kemiklerin adanın doğal nesnelerine dönüştüğü ada. Saptanabildiği kadarıyla Rusların 60-70 bin askerin yanı sıra 100 bin dolayında sivili de tutsak aldığı düşünülmekte. Bir şekilde yolu oraya düşüp de canını verenlerin ruhlarının dolaştığı yer de demek olası bu küçük, gösterişsiz adaya!

Kitabı okurken zorlandığımı yadsıyamam! Bir insana verilebilecek en büyük cezadır Nargin’de yaşanmış olanlar! Sağlam kanıtlara ve dayanaklara sahip olmasa kitapta yazılanları “bu kadarı da yaşanmış olamaz!” diyerek bir kenara bırakabilirdim. İnsanlık tarihinin gördüğü en sistemli ve düzenli trajedilerden olan Nazi toplama kamplarının Nargin’in yanında masum kalacağını söylemek abartılı bir saptama olmaz!

Nargin’e ilk aşamada getirilen 10 bin tutsak her bir barakaya 125 kişi bulunacak şekilde balık istifi yerleştirilmişler. Bakımsızlık, pislik ve tıbbi araç-gereç yokluğunun doğal sonucu başta tifo olmak üzere bulaşıcı hastalıkların patlamasıyla kırılmış yoksun ve yorgun tutsaklar. Günde bir kez verilen yağsız-etsiz çorba ve 100 gr kara ekmek 24 saatlik besin demektir Nargin’de. İçinde bulunulan barakalar yazın kavurucu güneşine, kışın dondurucu soğuğuna karşı korumasızdır. Gerek Nargin ve gerekse Rusya içlerindeki tutsaklıktan kurtulabilen az sayıda Türk doğdukları topraklara geri dönebilme şansına sahip olabilmiş. Ezici çoğunluğu ise yaşamlarını oralarda bırakmış. Ruhları ise oraları mesken tutmuş!

Yakın tarihimizin trajik sayfalarından birisini oluşturan Nargin konusunda daha fazla bilgi Akif AŞIRLI’nın aynı adlı kitabı okunarak edinilebilir. Konuyla ilgisi bilinen ve bilgi, belge edinimi konusunda özverili çalışmalarıyla tanınan Prof Dr Bingür SÖNMEZ’i de unutmayalım!

Bu gibi bilgiye, belgeye dayanan yapıtlar bizlere ayna tutması bakımından da çok önemli! Ulusların ayna kullanması kendilerini eleştirme fırsatı yaratması bakımından da vazgeçilmez bir gereklilik. Geçmişe tutulacak ayna öz değerlerimizin ve kazanımlarımızın anlamının diri tutulması bakımından da önemli! Geçmişini iyi bilmeyen toplumların sahip olduklarını bozuk para gibi harcamasının da kaçınılmaz olduğunu unutmamak gerekiyor.

Ceyhun BALCI, 09.05.2013

Görsel

Posted in

Yorum bırakın