SPORTİF
Sporla ilgili ama sporun görünmeyen yanına dokunan bir yazı yazmak kaçınılmaz oldu! Yazla birlikte biri birini izleyen spor etkinlikleri Türkiye’yi de ilgilendiren boyutlar taşıyor.
Türkiye 42 yıl sonra bir kez daha Akdeniz Oyunları düzenleyicisi oldu! 1971’de İzmir’dekini görmedim ama 10 yaşında bir spor ilgilisi olarak basından izlemiştim. Güreş ve boks dışında neredeyse yoktuk! 2013 Mersin’de çok daha geniş katılımla daha başarılı bir sonuç aldığımız kesin!
Ancak, bu başarı başımızı döndürmemeli. Açılışa katılımın yasak oluşu fazlasıyla skandaldı. Yönetenlerimizin protesto korkusu taşıma ve seçme yandaş izleyiciyle açılış yapılmasına yol açtı.
Mersin’de başımızdan eksik olmayan bir başka illet doping oldu. Halter sporunun Türkiye’deki vazgeçilmezi olan doping bir kez daha yüzümüzü kızarttı. Bir de yine doping söylentileri nedeniyle Avrupa ve Olimpiyat madalyalı atletlerimizi yarıştıramadığımızı da unutmayalım.
Kafilemizin bayrağını taşıyarak bir ayrıcalık sahibi olan pehlivanımızın iktidar yandaşlığı yapmaya soyunmakta sakınca görmemesi de bir başka kepazelikti. Sporcu ahlâkından yoksun sözlerinin olağan koşullar altında soruşturulması gerekirdi. Olağandışı koşullar yaşadığımız için alkışlandı!
Eş zamanlı olarak kadınlarımız Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda ter döktüler. Bir öncekinde final oynadıkları için sorumlulukları büyüktü. Üçüncü olarak üzerlerindeki yükü başarıyla taşımış oldular. Madalya törenindeki Atatürk bayraklı gösteriler bilinçlerinin kanıtıydı.
U 20 (Yirmi yaş altı) dünya futbol şampiyonası da olanca hızıyla sürdü, bitiyor. Türkiye küresel ölçekli bir düzenlemenin ev sahibi. Final ve üçüncülük maçı dışında oynanan 50 karşılaşmayı izleyenlerin sayısı 261 bin. Berbat bir durum! Maç başına 5 bin izleyici. Tarihin en kötüsü olmayı garantilemiş durumda! Oysa, futbol ülkenin başat sporu değil mi? Bir maç üzerine saatlerce konuşan, yorum yapan ve hatta sövüp, sayan bizler değil miyiz? Takımımız, Irak’ın yarı final oynayabildiği turnuvada ilk 16 yapıp sahneden çekilmiş durumda. Futbolu bile izletemiyorsak olimpiyata nasıl izleyici bulacağız?
Bugünlerde Kazan’da 2013 Universiad’ı yapılmakta! 2005 İzmir Üniversiad’ını unutmak olanaksız! 2005’te hevesli bir gönüllüydüm. Sporcu köyünde oyunlar boyunca zevkle ve coşkuyla hizmet vermiştim. Tıpkı, Mersin 2013’te olduğu gibi 2005 İzmir’de de hükümet “parayı veren, düdüğü çalar!” oyununu oynamıştı. Mersin’deki kadar olmasa da yerel yönetim dışlanmıştı. Kazanç getirici ne kadar etkinlik varsa İzmir’e taşınanlar eliyle verilmişti. Onlar için spor bahaneydi, cüzdan doldurmaksa şahaneydi.
Kazan’daki atletizm yarışmalarını izlerken görüntüye gelenler etkileyiciydi. Bir cami, hemen yanı başında soğan kubbeli bir kilise ve onlara eşlik eden başka tarihsel yapılar. Aklıma İzmir’deki Atatürk Stadı’ndan sunulabilecek silüet takılıverdi. Uzaklardaki Hilton Oteli ve onun gölgesindeki bir kaç gökdelenden başka ne girebilirdi kadraja?
Ahmet Piriştina’nın beklenmedik ölümüyle öksüz kalan İzmir 2005 yerel yöneticilerin deneyimsizliği ve şaşkınlığıyla birleşen afallamayla fırsatçılara ve görgüsüzlere gösteri yapma olanağı vermişti.
Şu sıralar sürmekte olan bir başka sportif olay Fransa Bisiklet Turu! Başka bir yazının konusu olacak denli kapsamlı ve renkli!
Ceyhun BALCI, 12.07.2013

Yorum bırakın