GÜNCEL TIP
Mustafa Çetiner
Üniversitemiz ve tıp fakültemiz ile ilişkili her zaman iyi haberler almaya alışmış bizler, ne yazık ki, geçtiğimiz günlerde fakültemiz Fizyoloji Anabilim Dalı’nın değerli öğretim üyesi Prof Dr Oğuz Kerim Başkurt’un ölümüyle sarsıldık.
Prof. Dr. Oğuz Kerim Başkurt’u kaybettik…
Son günlerde Koç Üniversitesi ile ilişkili hep iyi haberler alıyorduk. İngilizlerin dünyaca ünlü yüksek öğretim dergisi “Times Higher Education (THE)”, dünyanın 50 yaşından genç üniversiteleri sıralamasında henüz yirmi yılını doldurmuş olan Koç Üniversitesi’ni 31. sıraya yerleştirmişti. Türkiye Bilimler Akademisi, Koç Üniversitesi öğretim üyelerine “Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme” programı dahilinde toplam 9 ödül vermiş ve Koç Üniversitesi en çok ödüle layık görülen üniversite olmuştu. Tıp Fakültesi, 3 yıl gibi kısa bir süre içinde ülkemizin en seçkin tıp fakülteleri arasında yer almayı başarmış ve tercih sıralamasında da ayrıcalığını kısa sürede göstermişti. Geçtiğimiz yıl tam burslu öğrenciler, üniversite sınavında ilk 215, yarım burslu öğrenciler ise ilk 3400 öğrenci arasından seçilerek yerleştirilmişti. Ülkemizin en modern ve donanımlı “Üniversite Hastanesi” olmaya aday hastanesinin yapımı büyük bir hızla devam ediyordu. Üniversitemiz ve tıp fakültemiz ile ilişkili her zaman iyi haberler almaya alışmış bizler, ne yazık ki, geçtiğimiz günlerde fakültemiz Fizyoloji Anabilim Dalı’nın değerli öğretim üyesi Prof. Dr. Oğuz Kerim Başkurt’un ölümüyle sarsıldık. Hiç hesapta olmayan bir beyin kanaması, onu mesleğinin en verimli döneminde ailesinden, öğrencilerinden, arkadaşlarından ayırdı. Oğuz öğretmenin kaybı, sadece Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin, ondan öğrendikleri ile mesleklerinin ilk yıllarında iyi birer bilim insanı ve hekim olmaya adım atan öğrencilerinin, çalışma arkadaşlarının, Türk fizyoloji camiasının değil, tüm Türkiye ve dünya bilim çevrelerinin de büyük bir kaybı oldu. Bilimsel saygınlığın göstergesi sayılan SCI indeksinde yer alan uluslararası dergilerde 125 bilimsel yazısı yayımlanan, makalelerine Mayıs 2013 tarihi itibarıyla 2418 atıf yapılmış, bilimsel üretkenliğin objektif bir kanıtı sayılan “h indeksi” değeri 25 olan Oğuz öğretmen, aynı zamanda bir çok kitap bölümü yazmış, uluslararası dergilerde editörlük görevini üstlenmiş, patent sahibi bir bilim insanıydı. O aynı zamanda Avrupa Fizyoloji Dernekleri Federasyonunda ülkemizin temsilcisiydi. Prof. Dr. Başkurt, başkan yardımcılığını yaptığı Uluslararası Bioreoloji Derneği, başkanlık ve genel sekreterliğini yaptığı Türk Fizyolojik Bilimler Derneği başta olmak üzere bir çok ulusal ve uluslararası bilimsel derneğin üyesiydi. Onu, beyin kanamasını izleyen gün, Amerikan Hastanesi yoğun bakımında ilk kez yaz stajı yapan Koç Üniversitesi’ndeki öğrencileri sevgili Gökçe, Ecem, Defne, Burcu, Asucan ve İlayda ile beraber gördük. Tümünün bakışları kaygılı, üzüntülü ve minnet doluydu. Sadece bu genç hekim adaylarının yüzleri bile Oğuz öğretmenin ne kadar dolu bir yaşam sürdüğünün açık kanıtıydı. Bilgisiz, üstelik bilgiyi umursamayan, küçümseyen, sadece güce değer veren, tüm ilişkileri iktidar olabilme, iktidara yakın durabilme ve boyun eğme kültürü üzerine biçimlenmiş toplumlarda Oğuz öğretmen gibileri bir bilim insanından çok daha fazlası demektir. “Gerçek” ile ilişkisi olmayan, “gerçek” olanın peşine düşmeyen, merak etmeyen, “miş” gibi yaşayan, “imajı”, “gerçek” olandan daha fazla önemseyen toplumlarda “bilim insanı” olmak zor iştir. Bu coğrafyalarda bilime “tutulmak” yürek ister. Oğuz öğretmen, işte o koca yüreğin adıydı. Oğuz öğretmen, “gelecek mutlu insanı” yaratmanın sevdalısıydı. O; Gökçe, Ecem, Defne, Burcu, Asucan ve İlayda’nın, Türkiye’nin, dünyanın dört bir yanına dağılmış öğrencilerinin, yaptıklarını örnek alan, onu yazdıklarından tanıyan, öğrenen ancak hiç karşılaşmadığı, bilmediği yüzlerce bilim insanının, hekimin yüreğinde sonsuza dek yaşayacak. Bu ülkenin aydınlık yüzü onu hiç unutmayacak. Toprağı bol olsun…

minemiski için bir cevap yazın Cevabı iptal et