BERLİN’DE (n)OSTALJİ
Geçen haftanın birkaç gününü neredeyse 100 yıldır nüfusu değişmeyen Berlin’de geçirdik. Bizlerin Türkiye’de alışık olmadığı bir durumdur bu! Berlin ve benzeri kentler sundukları doğal güzellik ve düzenlilik görüntüsünü kuyruğunu kovalamayan kedi olabilme bilgeliğine borçludur!
Berlin’e ilişkin ayrıntılı bilgiyi bir başka yazıya bırakarak, bize fazlasıyla şaşırtıcı gelen bir başka konuya geçip, başlangıcı onunla yapmayı uygun görüyorum.
Kentte geceleyeceğimiz otele adım atar atmaz gözümüze çarpan bir tanıtım broşüründen “DDR Museum”un varlığını öğrenmiş oluyoruz. Duvarın yıkılışından bu yana geçen çeyrek yüzyıldan sonra hayli ilgi çekici göründü gözümüze DDR’ye ilişkin bir ize rastlamak! Oysa, bizler bu hesabın çoktan kapandığını sanıyorduk!

DDR MÜZE GİRİŞİ
Berlin 750 yılı aşkın geçmişine karşılık bizler tarafından daha çok II. Dünya Savaşı ve onu izleyen dönemdeki durumuyla bilinen bir kentti. İkinci paylaşım savaşının sonunda Berlin bölünmüş ülkenin, bölünmüş kenti sıfatıyla anılmaya başlandı. Başka deyişle, soğuk savaşın etkilerinin öncelikle duyumsandığı Berlin’in bölünmüşlüğü 1961’de örülen duvarın ardından fiziksel olarak da kesinleşmiş oldu.
Perde gerisindeki ayrıntılar her ne olursa olsun Doğu Bloku’nun yenilgiyi kabul etmesiyle birlikte 1989’da Berlin’de duvarın neredeyse saatler içinde yerle bir olduğu tarihsel anlara tanıklık edildi. Sonrasında “tek Almanya” bir kez daha tarih sahnesine çıktı. Almanya tekleşince, ikisinden birisinin tarih sahnesinden çekilmesi gerekiyordu. Bu görev elbette yenilene düşecekti. Böylelikle DDR (Detsche Demokratische Republik) ya da bizim bildiğimiz adıyla Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin varlığına son verilmiş oldu. Anımsayabildiğim kadarı ile birleşme süreci görkemli gösterilere sahne olmuştu. O günün kötü çocuğu DDR tarihin derinliklerine gömülmüştü. O zamanın ruhuna bakıldığında DDR’nin bir daha değil dirilmesi anımsanması bile düşünülemezdi.
Bugün Berlin’de DDR Müzesi var! Hem de yaklaşık 10 yıl önce 2006’da açılmış! Devletin katkısı söz konusu değil ve yalnızca ziyaretçilerin ödediği ücretlerle ayakta duran bir müzeden söz ediyoruz.

IMG_2759
Bu durum yalnızca geçmişe özlemle açıklanabilir mi? Zamanında göz ardı edilen, varlığının değeri bilinmeyen pek çok yapı ve kavram aradan geçen yıllarla birlikte değer ve önem kazanmıştır belli ki! DDR Müzesi bu duruma bir örnek sayılabilir mi?
Müzenin kurucuları ve küratörü müze kitabında durumun tam da böyle olmadığını söylese de; DDR’nin gündeme düşmesi hiç nedensiz olamaz!
Aradan çeyrek yüzyıl geçmiş olmakla birlikte Almanya’da giderek güçlendiği anlaşılan bir eğilimden söz etmekte yarar var!
Ostalji! Doğuya özlem!
Yapılan araştırmalara göre önceki Doğu Almanya sınırları içinde yaşayanların (elbette DDR’yi anımsayacak yaşta olanlar) yarıdan fazlası DDR’yi ve onun kendilerine sunduğu olanakları özlediklerini saklama gereği duymamaktalarmış.
Başka şekilde söylemek gerekirse Almanya’da kendisini güçlü bir şekilde duyumsatmaya başlayan Ostalji sıradan nostaljik bir durum olmaktan çok toplumsal karşılığı olan bir somut özlemdir.
Bu eğilimin parasal getiri sağlama konusunda fırsatları kaçırmayanların ilgisini çektiği de kesindir. DDR Müzesi’ndeki ürünlerin dışında Berlin’de çeşitli yerlerde fazlaca sayıda işletmenin Ostalji kazançlısı olduğunu söylemek yanlış olmaz.

IMG_2761ampelman1
Doğu Almanya’nın alçakgönüllü otomobili Trabant’ın bunca zaman sonra yeniden ilgi çeker oluşu en çok göze batan ostaljik öğelerden birisi! Müzedeki Trabi’nin sürücü koltuğuna kurularak direksiyon sallama zevkini tadabilmek olası.
Şu anda ilgi gören bir başka ostalji öğesinin farkına (yaya) trafik ışıklarına dikkatli bakarak varabilirsiniz. Trafik ışıklarındaki tutsaklığına son vermiş ve hediyelik eşya nesnesi de olmuş durumda Ampelmann! Fötr şapkasıyla, duruşuyla, yürüyüşüyle!
Müzedeki pek çok şeyin yanı sıra güncel yaşamdan kesitler sunan bölümler de oldukça ilgi çekici.

IMG_2717 IMG_2719
Bu arada kentin her hangi bir yerinde hiç seyrek olmayan şekilde Doğu Alman ve Sovyet bayraklarına rastlarsanız sakın şaşırmayın!

IMG_2477
Nostalji yaşamın pek çok alanında rastlanabilen bir eğilim.
Ancak, Berlin’de ve elbette Almanya’nıın doğusunda sıkça rastlanır olan (N)ostalji geçmişe özlemle tanımlanabilecek sıradan bir duygu durumu olmasa gerektir. Kapitalizmin o dönemde doğuya sunduğu ışıltılı görüntülerin yaldızları dökülmüş ve gerçek ortaya çıkmış gibidir! Geçmişi de bilen doğulunun günceli irdeleme konusundaki yetkinliğine güvenmek gerekir demekle yetiniyoruz!
Özellikle, aş, iş ve eğitim gibi temel alanlarda o yılları yaşamış birinin Ostaljik bir ruh hali sergilemesinde şaşırılacak bir şey yoktur!
Özetle, Berlin’e yolu düşenlere Müzeler Adası’nı Alexandrplatz’a bağlayan köprünün yanı başında, Karl Libknecht Caddesi üzerinde, Spree ırmağı kıyısında konuşlu DDR Müzesi’ni görmelerini özellikle öneririm. Doğu Almanya’ya ait nesnelerin yanı sıra, müzede yer alan etkileşimli sergi tekniği ile ziyaretçilerin on yıllarca geriye yolculuğa çıkartıldığını kolaylıkla söyleyebilirim. Müzenin bu bağlamdaki başarısı da belgeli! Önce 2008’de, sonra da 2012’de Avrupa En İyi Müze Ödülü’nü kazanmış!
Ceyhun BALCI, 01.06.2015

İzleme önerisi :
“Elveda Lenin” (2003) filmini izleyerek Ostalji’yi anlamaya çalışmak iyi bir başlangıç olabilir.

indir
Daha fazla görsel için :
https://plus.google.com/photos/113712996036446725753/albums/6155481915414634593?banner=pwa

Posted in

“BERLİN’DE (n)OSTALJİ!” için bir cevap

  1. DOĞU BERLİN | cumhuriyetciyorum Avatar

    […] Spree kıyısındaki DDR Müzesi şimdiden kentin yeni ama ilginç müzelerinden birisi olmuş. https://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2015/06/01/berlinde-nostalji/ Adaya girişte görkemli Berlin Dom tarafından karşılanıyoruz. XVIII. Yüzyıl sonunda Barok […]

DOĞU BERLİN | cumhuriyetciyorum için bir cevap yazın Cevabı iptal et