OLİMPİKONOMİ

XXXI. (Modern) Olimpiyat Oyunları Rio’da yarın başlıyor. İki yıl önce Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan Brezilya bu kez Rio ile olimpiyata ev sahipliği yapacak. Buna benzer bir örtüşme bundan yaklaşık 40 yılı aşkın süre önce yaşanmıştı. 1972’deki Münih Olimpiyatları’nı 2 yıl sonra Almanya Dünya Kupası izlemişti.
Sporun ve onun öznesi sporcuların oluşturduğu ışıltı ve görkemin gözlerimizi kamaştırmasıyla işin ekopolitik yönü gölgede kalmış oluyor.
İlk olarak MÖ 776’da tanrı Zeus için düzenlenmiş olan olimpiyatla 1896’dan başlayarak modern sıfatıyla anılır olmuş. Tarihçesine bakıldığında son derece yüce ve saygın amaçlarla yola çıkan olimpiyatların günümüzde vardığı nokta ve üstlendiği işlev fazlasıyla tartışmalıdır.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi düzenleyici kenti seçerken, seçtikten sonra hazırlıkları izlerken de kılı kırk yarıyor. Bütün ölçütler ve çıtalar son derece yükseklerde. Sayıları on binleri bulan sporcuları, milyonlara varan izleyicileri bir araya getiren bu en büyük spor organizasyonunun görkemli olması için hiçbir özveriden kaçınılmıyor. Bu da harcama ve dev parasal kaynaklar yaratılması anlamına geliyor.
Soru şudur!
Bu kadar görkemli olmaya ve üst perdeden harcamaya gerek var mı?
Masrafların tavana vurması şu ya da bu şekilde ev sahibi ülkeyi/kenti zora sokmuş oluyor. Büyük ülkeler bir şekilde bunun altından kalkabilirken diğerleri olimpiyatta kusursuzluk adına iyileşmesi zor derin parasal yaralar açmış oluyorlar kendi bedenlerinde. Örneğin, Yunanistan’ın bugüne uzanan ekonomik sıkıntılarında 2004 Atina Olimpiyatları’nın rolü çokça sorgulanmıştır. Yunanistan’ın bugünkü borçlarının dörtte birinin 2004 olimpiyatları harcamalarından kaynaklandığı öne sürülmektedir. Bu sorgulama 2 yıl arayla Dünya Kupası ve Olimpiyat düzenleyen Brezilya ve Rio için de söz konusudur. Ancak, Brezilya’nın BRIC üyeliğinden kaynaklanan yükselen ekonomi olmak gibi bir farkı vardır Yunanistan’la karşılaştırıldığında.
Diğer yandan, karşı çıkışları yatıştırmak amacıyla yapılan yatırımın fazlasıyla geri döneceği ileri sürülmektedir. Ancak, burada gözden kaçırılan bu geri dönüşün tümüyle kamuya olmayacağıdır. Başka deyişle, harcama kamudan olurken paylaşım söz konusu olunca kamunun dışında oyuncular da çıkmaktadır ortaya.
Brezilya tahminlere göre Dünya Kupası ve Olimpiyatlar için sırasıyla 14 ve 18 milyar $ harcamıştır. Buna kişisel harcama ve projeler dahil değildir.
Kolaylıkla anlaşılacağı gibi bu denli büyük harcamalar bir ülkeye ve kente kalıcı altyapı kazandıracaktır. Ancak, bu harcamanın olimpiyatta olduğu gibi belirli bir kente yönelmiş olması ülkenin diğer kentlerinden kesinti anlamına gelmektedir.
Yine, Rio için milyona varan turist beklentisi de abartılıdır. Çünkü, Rio bu kadar turisti ağırlama kapasitesine sahip değildir.
Getirilerin büyük gösterilmesi bu gibi sportif yatırımların kamu gözünde kabul görmesi için oluşturulmuş yapay tablolardan birisidir. Yakın geçmişte motor sporları için İstanbul Park yatırımında da buna benzer sözler bolca söylenmiş ve işitilmiştir. Formula 1 organizasyonu Türkiye’yi terk ettiği gibi İstanbul Park başka amaçlarla da verimli şekilde kullanılamamış ve koskoca pist sokağa atılmış kamu yatırımı olarak çürümeye bırakılmıştır.
DAHA HIZLI-DAHA YÜKSEĞE-DAHA GÜÇLÜ üçlemesiyle kendisini gösteren olimpiyat mottosuna bir ekleme yapılması kaçınılmazdır!
Aynı zamanda DAHA ALÇAKGÖNÜLLÜ olmalıdır başta Uluslararası Olimpiyat Komitesi ve buna bağlı olarak insanlık! Olimpiyat gibi yüce bir düzenlemenin insanlık adına savurganlığa konu olmaması gerekir. Bunun için de ticaret ve kazancın oyunlar dışında bırakılmasıyla başlanabilir işe!

Yorum bırakın