Giordano Bruno ve Atatürk : İki Aydınlanma Savaşçısı
Her ikisinin ortak özelliği din değiştirmek değil dünyayı değiştirmek isteğiydi
Yürünmesi kaldırım işgali nedeniyle zor olsa da Alsancak Bornova Sokağı fırsat buldukça geçmeye çalıştığım yerlerdendir. Renkli bir görüntü sunar yürüyüşünüz boyunca! Bu kez de yanıltmadı! İşitilen bir çift söz yazıya maya oldu!
Sokak içindeki kiliseden çıkan iki genç kızın aralarındaki konuşmayı işitmemem olanaksızdı.
Birisi diğerine “bu yaşta dinsel tercihimi değiştireceğimi aklımdan geçirmezdim” demekteydi.
Günümüz Türkiye’sinde çoğunluğun tercihi olan din kullanılarak oluşturulan baskının vardırıldığı noktada özellikle gençler arasında dinsel tercih değişikliği eğiliminin söz konusu olduğunu gözlemlerime dayanarak fark etmekteydim.
Baskıcı, soluk aldırmayan dinselleşmenin nedeni olarak çoğu zaman ülkemizdeki çoğunluğun dini temel gerekçe olarak saptanıyor. Oysa, gerekli serbestliği tanıdığınızda her hangi bir dinsel inancın akla sığmayacak bağnazlıkların nedeni olabileceğini unutmamak gerekir.
Hıristiyanlığın yaygın olduğu coğrafyadaki gelişmişlik pek çok kişide bu durumun dinsel kaynaklı olduğu yanılsamasına yol açabiliyor. Kerameti din değişikliğinde arayanları hor görmek yerine hoş görmek gerekir. Sonuçta kendince verilmiş bir tepkidir. Hiç olmazsa vicdanları rahatlatma işlevi görebilir.
Ancak, yine de bu eğilimdeki insanlarımıza birkaç noktayı anımsatmakta yarar var!
Az önce de vurgulandığı gibi keramet dinin hoşgörülü olmasında falan değildir. Her din fırsatı ele geçirdiğinde bir eziyet düzeneğine dönüşebilir. Keramet insandadır. İnsan, din denilen gerekliliği pek çok kimse tarafından tartışılmaz olan olguda ona kör bilinçle uymak yerine onu kendisine uydurursa sorun kalmaz.
Bundan 400 yıl önce Roma’nın Campo di Fiori Meydanı’nda diri diri yakılan Giordano Bruno’yu, yine 100 yıl önce bağnazlığın koyu gölgesindeki Türkiye’yi aydınlığa kavuşturan Mustafa Kemal’i düşünmekte yarar var. Birisinin kanlı diğerinin barışçıl eylemleriyle aydınlığa çıkan koyu karanlığın dini yadsımayı aklından geçirmediğini ama dinbazlık denen insanlık suçunu ortadan kaldırmayı amaçladığını anımsamakta yarar var!
Esenliğe din değiştirerek değil de ülkeyi ve ortamı değiştirerek erişeceğimizden kuşku duymamak gerekir!
16 Nisan Referandum’u olumsuz sonuç durumunda her şeyimizi yitirdik dedirtecek olmasa da önemli bir fırsattır. Kimi zaman bir fiske okkalı bir tokat etkisi yaratabilir.
Ceyhun Balcı, 16 Mart 2017

haticeozcan2014 için bir cevap yazın Cevabı iptal et