Türkiye’de tarihin derinliklerinden gelen çeşitlilik sıkça mozaikle tanımlanır. Son derece yanlıştır. Mozaiği oluşturan öğeler birleşimi ve farklılığı çağrıştırır bakana. Doğru tanımlama kokteyldir. Ortaya çıkan eşsiz karışıma tat veren öğeler bir daha ayrışmayacak şekilde karışmıştır kokteylde.
Yahudiler de karışıma tat veren değerli öğelerdendir. Özellikle İzmir’de bu böyledir. İzmir’de güncel sayılara göre yalnızca 1200 Yahudi kalmış olduğunu öğreniyoruz. XX. yüzyıl başlarında bu sayının 20 bin olduğu düşünüldüğüne İzmir’de Yahudilerin eridiği söylenebilir kolaylıkla.
Bundan neredeyse 550 yılı aşkın zaman önce İspanya’da padişahın gönderdiği kadırgalarla uygarlıklar beşiği Anadolu’ya sığınan Sefarad Yahudileri buradaki pek çok öğe gibi fark edilmeyecek şekilde topluma karışırken; gelenek, görenek ve inançlarını da koruma başarısı göstermişler. Yanlış anlaşılmasın! Sefarad yahudilerinden söz ediyoruz. Oysa, İzmir’deki Yahudi varlığı kaynaklara göre MS II. ve III. Yüzyıllara kadar tarihleniyor.
İzmir’de örgütlenmiş Yahudi topluluğu XVII. yüzyıl başında boy göstermeye başlamış.
İzmir kentinin ticari ve ekonomik çekim merkezi olması çevre illerdeki Yahudileri İzmir’e göçmeye özendirmiş.
İzmir’de başta sinagoglar olmak üzere Yahudi mekânlarını tanımayı amaçlayan gezimize soğuk aralık sabahında Yahudi kültürünün İzmir’e lezzetli armağanı boyozla başladık. Sefarad Yahudilerinin bugün de yaşayan ve İzmirlinin çok da hoşuna giden lezzet olan boyozu özgün ve benzersiz bir kahvaltılık.
Sefaradlar 1492’de İspanya’dan kovulan ve ağırlıklı olarak Osmanlı tarafından kabul edilen Yahudiler. Aşkenaz ise Orta ve Doğu Avrupa’da yerleşmiş Yahudileri tanımlıyor. Her iki grup da Yahudi olmakla birlikte aralarında gelenek, görenek ve yaşam biçimi arasında farklar olduğu da muhakkak.
Sefaradlar Ladino dilini yaşatmışlar. Ladino köken olarak o zamanın İspanyolcasından köken almış. Anadolu’da konuşulan Türkçe ile harmanlanarak melez bir dil türemiş. Türkçe ile İspanyolcanın çekim özellikleri kaynaştırılmış demek de olası. Yahudi İspanyolcası olarak da adlandıranlar var.


Yahudi mahallesini kuşbakışı görmek, yerleşimle tanışmak için Mezarlıkbaşı otoparkının çatısına tırmandık. Son yıllarda yerel yönetimin çabalarıyla ortaya çıkartılan tarihsel varlıklarla çelişen ve tam bir ucube olan bu beton yığını bence ilk kez işe yaradı. Yapının çirkinliğini görmeden çevreye egemen olmak güzeldi. Sayabildiğimiz kadarı ile görüş alanımızda 10’u aşkın sinagog vardı. Bir kaçı güçlükle ayakta tutulabilen, geri kalanları ya yok ya da yok hükmünde olan.

Kortejo : Ortak avluya bakan, tek odalar biçeminde tasarlanmış, komünal yaşam ilkesiyle yerleşilen Yahudi yerleşimi. Şimdilerde dar gelirli insanların ya da yabancı sığınmacıların ekonomik nedenlerle tercih ettiği barınaklar olarak hizmet vermeyi sürdürüyorlar.




Yukarıdan yaptığımız keşifle Havra Sokağı’na odaklanıyoruz. XIX. yüzyıla dek buralarda yerleşen Yahudiler gelişen kentin yeni çekim merkezlerine yönelmekten alıkoyamamış kendilerini. Alsancak semtine göç başka pek çok İzmirli gibi Yahudileri de etkisi altına almış.
Doğruculuğu elden bırakmayalım! Kuşbakışı bakmak neyin nerede olduğunu anlamayı kolaylaştırırken; yerleşme ve yapılaşma konusundaki kuraltanımazlığımızı ve estetik yoksunluğumuzu da suratımıza tokat gibi patlatıyor. Tarihe vefasızlığın yanı sıra güncele özensizliği bir araya getiren üzücü bir durum!
Yere indiğimizde ilk durağımız İkiçeşmelik yokuşunu tırmanmadan önce cadde üstünde yer alan Bikkur Holim Sinagogu. İçinde hastane olan sinagog olmasıyla da ilginç bir özelliğe sahip.
Pek çok sinagog benzer mimariye sahip. Dört sütunun ayakta tuttuğu yapı böylelikle 9 bölüme ayrılmış oluyor.
Teva denilen ve din adamının cemaate seslendiği kürsünün hemen karşısında doğu duvarında kutsal emanet dolabı yer alıyor. Tevrat ruloları burada saklanıyor. İki yanındaki birer dolapta da yine dinsel kitaplar ve gereçlerin saklanıyor. Tevayı İspanya’dan kurtuluşu sağlayan Osmanlı kadırgalarına benzetenler de var. Bir de havralarda kadınlar cemaatle birlikte değil kendileri için ayrılmış biraz daha yüksekte konuşlu balkon benzeri bir yerde bulunabiliyorlar. 1724 yapımı bu sinagogda Sabetay Sevi’nin de görev yaptığını öğreniyoruz.
Kutsal Emanet Dolabı
Yahudi mekânlarında 5’le başlayan dört basamaklı sayılar yıl göstergesidir. Şu anda 5775. Yılda olduğumuzu belirtelim. İnsanın tanrı tarafından yaradılışından günümüze geçen yıl sayısıdır.

Havra Sokağı’na İkiçeşmelik tarafından girdikten sonraki ilk sağa dönüşü izlediğinizde kendinizi havralar yerleşkesinde buluyorsunuz.
Ünlü besteci ve müzisyen İshak Algazi’nin ailesince 1724’te yaptırılan Algazi Havrası’nın ilginç bir öyküsü var. Söylentiye göre cemaatten bir kadınla din adamlarından birisi arasında yaşandığı öne sürülen bakışma sonrasında kadın bölümü kaldırılmış bu havrada.


Yakındaki Etz Hayim Sinagogu’nun varlığı Bizans dönemine tarihleniyor. Yangınlardan etkilenen bu sinagog günümüzde kullanım dışı ve oldukça harap görünümde.


Algaze havrasının karşısındaki Şalom (Aydınlılar) Havrası 1500’lerde yapılmış. 1841 büyük İzmir yangını tam da bu yapının önünde durdurulmuş. Girişteki yazıtta havranın geçmişine ilişkin bilgiler paylaşılmış.


Donna Garcia Mendes tarafından XVI. yüzyıl ortalarında yaptırılmış olan havra Sinyora Giveret adıyla bilinmiş. Yangınlardan ağır hasarla çıkmış. Bakım onarım geçirmiş.


Havra sokağına geri gelip sola döndüğümüzde Bet Hillel ve Portekiz Sinagogu’na ulaşıyoruz.


Portekiz Sinagogu adı ile İzmir’de kurucularının hangi ülkeden göç ettiklerini belirten tek Yahudi mabedidir. 1569’da Kuzey Afrika ve Venedik’ten göç etmiş Portekiz kökenlilerce yaptırılmıştır. Hahambaşı Josef Eskapa döneminde varlığı bilinen 6 ibadethaneden birisidir. Döneminin en büyüğüdür.

1665’te Sabetay Sevi’nin İzmir’e dönüşüyle birlikte yaşanan olaylarda adı çok geçer. Sabetay karşıtlarının mekânıdır. Buna karşın Sabetay Sevi’nin buraya gelerek cemaate seslendiği söylenir. Sabetay Sevi baskına eşdeğer bu ziyaretinde mesihliğini ve 18 Haziran 1666’yı kurtuluş günü olarak açıklar. Bu olayla birlikte Portekiz Sinagogu Sabetaycı hareketin merkezine dönüşür. Durumun saraya bildirilmesi sonrasında olaya el koyan saray buradaki gelişmeleri durdurmuştur.

Agora yerleşkesinde Sabetay Sevi Evi olduğu sanılan yapı

1976’da yangın sonucu ağır hasar gören yapı yakın zamanda onarılarak toplantı amaçlı mekâna dönüştürülerek kullanıma açılmış.
Havra Sokağı’ndan Karataş’a geçiyoruz. 1907 yılında ibadete açılan Beit Israel’deyiz. Şu anda İzmir’deki en büyük ve en işlevli bu sinagog İtalyan mimarisinin özelliklerini taşır. İç mimarisi ve yerleşimiyle buraya kadar gördüğümüz sinagoglardan farklıdır. Daha çok kiliseyi andıran bir iç görünüme sahiptir.

İzmir’de Yahudi evlilik törenlerinin ve özel kutlama, anmaların yoğunlukla yapıldığı birincil konumdaki havradır Beth Israel.

Yakındaki Tarihi Asansör’e Dario Moreno Sokağı’nın girişinde Dario Moreno ve Enrico Macias’ı selâmlaşıyoruz. Başka ülkeleri görmüş olan izmirli Yahudi Levy bölgede yaşayan insanların yükseklere erişmesini kolaylaştırmak amacıyla yapmış asansörü. Günümüzde eğlence amacıyla kullanımı öne çıksa da yapıldığı zaman yaşlı ve engelli yurttaşların ulaşımını kolaylaştırmış. İlk yapıldığı yıllarda asansör buhar gücüyle çalıştırılmış.





Buradan elde edilen gelirle Yahudi yaşlı bakımevinin giderleri karşılanmış.
1942’den sonra kullanım dışı kalan asansör 80’lerin ikinci yarısında bakım, onarımdan geçirilerek yeniden kullanıma açılmış.
Günü Gürçeşme Yahudi Mezarlığı’nda noktalıyoruz.

Geçmişte Yahudi Mezarlığı bugünkü Bahri Baba Parkı’nın olduğu yerdeymiş. Maşatlık olarak da adlandırılan bu yerde İzmir Yunanlar tarafından işgal edilmeden bir gün önce yoğun katılımlı bir kınama gösterisi yapılmış. Kentin orta yerindeki bu yerin kamulaştırılması sonrası buradaki Yahudi gömütleri Gürçeşme’ye taşınmış. 1934’e dek gömü yapılan Gürçeşme Mezarlığı Altındağ’daki Yahudi Mezarlığı’nın kullanılmaya başlamasıyla kullanımdan çıkmış.





İkibinlerin başlarında bakım, onarım geçirmiş olsa da Gürçeşme’deki görüntü buraya bakılmıyor diye haykırır gibiydi. Mezarlığın kasvetiyle birleşen bu manzara üzücü olduğu kadar düşündürücüydü de…

Ayla Aysan için bir cevap yazın Cevabı iptal et