Tek sesli yönetim sistemi 6. ayını doldururken öngörülenler beklenenden hızlı ve güçlü bir şekilde kendisini göstermeye başladı.
Baskıcı ve otoriter yönetim biçimi koyulaşırken; yargı üzerindeki gölge de belirginleşmeye başladı. Daha farklı şekilde söylemek gerekirse yargı adalet dağıtma düzeneğine korkutmayı ekledi.
Müjdat Gezen ve Metin Akpınar üzerinden yürütülen yargı aracılıklı uygulamanın görünürdeki hedefleri Gezen ve Akpınar olsa da gerçek hedef toplumdur. Görünürdeki her iki hedefin de bu ve benzeri korkutmalara pabuç bırakması söz konusu olamaz. Ama, ortalama yurttaş çok daha fazla etkilenecektir bu korkutmadan.

İkilinin katıldığı TV izlencesinden hemen sonra işitilen tek ve gür sesin ışık hızıyla adliye koridorlarında yankılanması ve elbette karşılık bulması üzerinde durulmaya değerdir. Müjdat Gezen ve Metin Akpınar haftanın ilk gününde hem de “mevcutlu” olarak Adliye’ye getirildiler. Yavaşlığına alıştığımız Adliye’nin göz yaşartıcı hızı tarihsel önemdeydi. Bu olayda Adliye’nin tek ve gür sese hızlı yanıtının yanı sıra ifadeye mevcutlu getirme uygulaması da bir o kadar önemsenmelidir. Her hangi bir şekilde çağırdığınızda işini gücünü bırakıp adliyeye gideceklerinden kuşku duyulmayanların mevcutlu uygulamayla Adliye’ye getirilmeleri korkutmanın dozunu artırma işlevi görmüştür.
Yargıyla korkutma sürecinde yargıyı emir komuta zincirine ekleme eğiliminden söz etmeden geçmemek gerekir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın şu andaki görevinden ayrılması gerekliliği doğrultusundaki sesler de tek ve gür sesle karşılık buldu. Gereken açıklamanın Yüksek Seçim Kurulu aracılığıyla yaptırılmasına gerek görülmedi. Doğrudan, tek ve gür ses TBMM Başkanlığı’ndan istifaya gerek olmadığını açıklayarak önemli bir sorunun sürüncemede kalmasının önüne geçiverdi. Tek ve gür sesli tek yetkili tek adam rejiminin ne denli hızlı ve pratik bir yöntem getirdiği bu örnekle pekişmiş oldu.
Bakalım daha neler göreceğiz?
Yazdıklarımızın her birisi Anayasa’ya aykırı! Ama, ortada adı olan ama kendisinin varlığı kuşkulu bir kitapçık var.
İyimser bir yorumla, belki de bir Anayasa’ya gereksinim duymayacak denli gelişmiş ve uygarlaşmış olabilir miyiz?

Yorum bırakın