Aziz Sancar’ın Nobel’i aldığı günü dün gibi anımsıyorum. İçi kararmış bir milleti, umutsuzluk denen illetin tavan yaptığı günlerde pek sevindirdiğini de! Sevinmekle yetinmemiş gurur ve onur da duymuştuk! Türklerin onu sahiplenmesinde şaşılacak bir şey yoktu elbette. Aziz Sancar da yaşamının 40 yılı aşkın süresini ABD’de geçirmiş, Nobel’i hak etmesini sağlayan çalışmalarını bu ülkede yapmış olmasına karşın ayağını basmadığı ama kendisini var eden Türkiye’ye derin sevgi ve şükranını paylaşmıştı hemen her fırsatta.

Hatta, Nobel’i aldıktan sonra kendisiyle görüşmek isteyen yabancı basından birisi kendince cinlik yaparak ödülü bir yana bırakıp onu Türkiye aleyhinde konuşmaya yönlendirmeye çalışmıştı. Ayakları burada aklı oralarda olan başkalarının yaptıklarından cesaret alan bu sözde basın temsilcisinin Sancar’ın kararlı tutumu karşısında şapa oturduğunu anımsıyorum.

Yabancı basın temsilcisi yalnız değildi. Yine ayağı buraya basan ama ayağını bastığı toprağı beğenmeyen birileri ona kulp takmak için eski defterleri karıştırmışlardı. Öğrencilik yıllarındaki siyasi tercihlerini ve duruşunu aradıkları ipucu sayıp bu kez içeriden yaylım ateşine başlamışlardı.

AZİZ SANCAR1

Aziz Sancar bir avuç kendini bilmezin değerbilmezlik gösterilerine hedef olurken onun değeri ülkenin ezici çoğunluğunca biliniyor neyse ki! İzmir Büyükşehir Belediyesi onun adını körfez vapurunda yaşatıyor. Aziz Sancar’ı körfezde görebilirsiniz hiç ummadığınız anda! Hatta, şanslıysanız onunla birlikte yolculuk bile yapabilirsiniz!

 

Aziz Sancar gibi birisine sinek vızıltısına eşdeğer etkiye sahip bu saldırıları gerçekleştirenler yakın zamanda bir kez daha ellerine fırsat geçtiği sevinciyle yeniden saldırıya geçtiler. Aziz Sancar’ın nükleer santralle ilgili bir kamu spotunda yer almasıydı bu kez saldırı gerekçeleri.

Belledikleri bir kaç tekerleme üzerinden siyaset yapan bu takım sosyal medyada Sancar’ı hedefe koyan bir takım yazıları paylaşmaktan utanç duymadılar. Yaşamın her alanına siyasetin dar kalıplarını uygulayan bu sayıca az ama çokça gürültü çıkartan boş teneke topluluğu eleştiri görünümlü sınır tanımazlığı her fırsatta sergilemeyi iş bellemiş durumda.

Denebilir ki; bu da bir özgürlük değil mi? Kuşkusuz öyle sayılır! Ama, adına aydın dediğimiz ve kimi zaman öğrenimli cehaletin ötesine geçemeyen bu anlayışın ülkeye millete ve insanlığa hayrı olmadığını anlamak için başka ne gibi deneyimler edinmemiz gerekiyor?

Posted in

“AZİZ SANCAR” için bir cevap

  1. Erdem Alptuna Avatar
    Erdem Alptuna

    Evet bu katamaran ve ismi çok yakıştı.

    Dr. Erdem Alptuna

Erdem Alptuna için bir cevap yazın Cevabı iptal et