
Milli Mücadele Osmanlı ürünü bir avuç askerin ve onlara eşlik eden aydının Anadolu halkına önderliğiyle yaşama geçirilmiş destansı bir harekettir. On yıla yakın sürmüş savaşlardan arta kalan yoksul, yoksun ve hastalıklı Anadolu köylüsü canını dişine takarak utkuya eriştirmiştir Milli Mücadele’yi. Bununla yetinmeyen Anadolu köylüsü, Cumhuriyet’i kurmuş, Devrimler’le taçlandırdığı bu soylu başkaldırı sonrasında başı dik bir toplum olarak çağdaş dünyanın bir parçası olmayı da bilmiştir.
4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan kongre Milli Mücadele’nin anıtsal aşamalarından birisidir.
Bugünün ulaşım ve iletişim koşulları bağlamında düşünmek yanıltıcı olur. Bundan 100 yıl önce Anadolu’nun her hangi bir yerinden Sivas’a erişmek bile başlı başına bir sorundur. Sivas’a erişmekle iş bitmemiştir. Kongre boyunca Sivas’ta bulunmak bile kelle koltukta yaşamak anlamına gelmiştir. İşgalciler ve onların kuklası İstanbul hükümeti Milli Mücadele’nin başarısızlığa uğraması için elinden geleni yapmıştır. Mustafa Kemal başta olmak üzere tüm katılımcılar suikast tehdidi altında kalmışlardır.
Sivas Kongresi çok ateşli tartışmalara sahne olmuştur. Özellikle, Milli Mücadele yanlısı olup da umarı MANDA’da arayan bir grup aydının bunaltıcı baskılarına karşı koymak hiç de kolay olmamıştır.
MANDA düşüncesi tümüyle yadsınırken “YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM!” sözünde kişilik bulan gözü pek ve kararlı duruş MİLLİ MÜCADELE’nin deyim yerindeyse rehberine dönüşmüştür.
Bu kongreye özveriyle, korkusuzca katılan herkesi saygıyla anmak önde gelen borçtur.
Bu katılımcıların içinde yer alan birisine ayrıca değinmek, olumlu ayrımcılık yapmak da bir meslektaşı olarak benim görevimdir.
Yaygın olarak Tıbbiyeli Hikmet olarak bilinen, Dr Hikmet Boran’ın manda tartışmaları sırasında söz alarak “Ya İstiklâl, Ya Ölüm!” demesi belki de kongrenin ve dolayısı ile ülkenin dönüm noktası olmuştur. Aynı düşüncedeki Mustafa Kemal’e de güç ve destek veren bu duruş yakın tarihimizin son derece önemli ve gurur verici sayfasıdır.

Tıbbiyeli Hikmet kongre sırasında henüz 18 yaşındadır. Ama, düşünceleri ve duruşu yaşıyla orantısız bir olgunluk ve kararlılık taşımaktadır.
İşgal altındaki İstanbul’da Askeri Tıbbiye’de işgalciye başkaldırarak 14 Mart ruhunun oluşmasında da katkısı olan Askeri Tıbbiyeliler Sivas Kongresi’ne katılımı da önemli bir görev olarak algılamışlardır. Yaptıkları toplantı sonrasında oluşturabildikleri parasal birikim ancak bir kişinin Sivas’a gidebilmesine olanak vermektedir. Tıbbiyeli Hikmet’tir o kişi. İyi ki gitmiştir, iyi ki Mustafa Kemal’in yanında mandacılara karşı saf tutmuştur.
Sivas Kongresi ve o kongrenin önemli katılımcısı Tıbbiyeli Hikmet’in öyküsü bile ne büyük zorluklardan geçilerek Cumhuriyet’in kurulabildiğinin belgesidir.
Bu denli önemli bir kişilik savaş bitip de ülke düze çıkınca köşesine çekilmiş ve Mustafa Kemal’in kendisini aramasına karşın bulunamamıştır. Bu nedenle öldüğü söylentileri bile yayılabilmiştir.
Yeri gelince cephedeki askerler için ürettikleri aşıları kendi üzerlerinde deneyerek kalite denetimi yapan yeri geldiğinde Sivas Kongresi’nde mandacılara gözdağı vermekten geri durmayan Tıbbiyeli Hikmet ve arkadaşlarını saygıyla anıyoruz!
Ceyhun Balcı
03.09.2019

Yorum bırakın