Aşılanma konusundaki ikilemler aşılamazken (sosyal) medyaya düşen kimi söylentiler allanıp, pullanıyor. Bu yaldızlama işleminin sonuna “kobay mıyız?” sorusu eklendiğinde ister istemez hatırı sayılır bir etki yaratılmış oluyor.
Son olayı anımsayalım!
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr Zafer Kurugöl’ün bir tv kanalında söylemedikleri söylenmiş gibi gösterilerek deyim yerindeyse linç edilmek istendi.
Yanlış aşı olgusu şöyle özetlenebilir :
İzmir dışında bir yerde bir bebeğe hepatit aşısı yerine yanlışlıkla Covid aşısı yapılıyor. Durumun farkına varılarak gerekli yerlere haber veriliyor, tutanak tutuluyor. Altını çizerek belirtelim. Tekil bir olay söz konusudur. Keşke olmasaydı.
Bebek EÜTF’de Zafer Kurugöl tarafından izleniyor. En küçük sorun gelişmiyor. Bu arada, bebekte Covid 19 aşısı kayaklı antikorlara da bakılıyor. Oldukça iyi bir yanıt verdiği anlaşılıyor. Aşı karşıtlığı/kuşkuculuğu ortamında Zafer Karagöl bu verileri aşı yararına kullanmak istiyor. Üstelik bu olguyu bilimsel belgeye de dönüştürüyor. Makale saygın bir dergide yayımlanma sırasını bekliyor.
Burada hata ya da kusur demeye dilim varmasa da bu kapsamda bir sorun varsa eğer hocanın olayı medyada dile getirmesidir. Ben olsam öyle yapmazdım diyebilirim ancak.
Gazeteci etiketlinin çok gazetecilik yapanın neredeyse yok olduğu Türkiye’de medya arayıp da bulamadığı fırsatın üzerine atlıyor. Konu sosyal medyaya düşünce tekil olgu, çoğullaşıyor. Yanlışlık bilinçli uygulamaya dönüşüyor. Yaşamını sosyal medyada ipe sapa gelmez paylaşımlara dayandıran sayıca az ama etkice çok birileri, çocuklara el altından covid aşısı yapıldığını ve bir çalışmaya konu edildiklerini ileri sürmeye başlıyor!
Hemen eklemekte yarar görüyorum. İçinde bulunduğum pek çok sosyal medya grubunda olayın aslını araştırma gereği duymayan meslektaşlarım hocayı ipe götürmekte ikileme düşmüyor. Bu olay bile günümüzde sosyal medyanın nasıl bir giyotine dönüştüğünü yansıtması bakımından ibretlik ders vermiş oluyor.
Can alıcı soru “kobay mıyız?” bu sürecin üzerine tüy dikiyor.
O olayda buna benzer bir durum kesinlikle yok. Tekil bir yanlışlık var. Zarar gören de yok. Aşı karşıtları ve kuşkucuları her zaman olduğu gibi bu fırsatı da kaçırmak istemiyorlar. Kobay edebiyatıyla mağduriyet yaratma peşine düşüyorlar.
Ama, yine de “kobay mıyız?” sorusuyla düzeyi yerlere düşürmeye meraklı her şeyi bilenlere yanıt vermiş olayım.
“Kobay değiliz, ama deneğiz!”
İvedi kullanım onayı alan covid aşılarının kitlesel uygulamaya başlamasıyla birlikte aşılanan herkesin Evre IV çalışmasının katılımcıları olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Aşı tarihine bakarak 3 yıldan önce aşı geliştirilmemiş olduğuna vurgu yapanlara sormak gerekir : “Üç yıldan önce aşı geliştirilememesi kutsal kitap buyruğu mudur?” Sizlerin cahil ve paşa gönlü olsun diye geliştirilen aşılar 3 yıl süreyle buzdolabında mı bekletilecektir? Bu arada, yine sizlerin beklentisinin karşılanması uğruna milyonlarca insanın daha toprağa düşmesi mi beklenecektir?
Türk Tabipleri Birliği henüz açıkladı!
Aşıdan önceki sağlıkçı ölümleri koşar adım 500’e ilerlerken, aşıdan sonra ölümler 26’da kaldı. Onların da önemli bölümü aşısızlar, aşılarını tamamlatmamışlar ve aşılansalar da bağışıklık sistemleri antikor üretemeyenlerden oluşuyor.
Aşılanmamakta üsteleyip virüse kobay olmak mı?
Aşılanıp aşı çalışmalarına denek olmak mı?
İnsafınız, vicdanınız ve varsa ahlâkınız bu soruya ne yanıt verir?
Ben ölmeye hazırım diyenlere de bir çift sözüm var!
Hekimler ve hekimlik kişinin kendi hür istenciyle de verilmiş olsa bu kararın yaşama geçmesine gücü yettiğince karşı durur.
Üstelik küresel salgında bireysel kararın yeri yoktur. Sizin kendiniz için uygun bulduğunuz son, toplum sağlığı için uygunsuz olabilir. Dolayısı ile aşılanmamak, hastalığa tutulmak ve hatta ölmek gibi bir özgürlüğünüz olamaz.
Devletin bir hekim olarak tarafımın yararlanmasına sunduğu 2 tür aşının toplam 4 dozunu yaptırarak bir yandan kendimi ve toplumu korurken diğer yandan aşı deneği olduğumu ilgilenen ilgilenmeyen herkese gururla duyururum.

Yorum bırakın