İNSANLIĞIN YENİ UTANÇ KAYNAĞI : AŞI

Yaşama, canlılığa, doğaya ve çevreye saygısız insan yarı canlı virüsün eşsiz dersi karşısında yere serildi. Özellikle, kendisini “uygar” sayan kibirlilerin hali yürekler acısıydı. Ne şişkin cüzdanlar ne de kabarmış benlikler insanlığın acınası duruma düşmesine engel olamadı.

“Büyük insanlık” aşıyı buldu bulmasına da bu parlak buluş da kendisini kurtaracağı yanılsaması yaratmaktan öteye geçemedi. Aşının bulunmasıyla birlikte yüreklere serpilen serin sular çok geçmeden yerini iç parçalayıcı gelişmelere bıraktı.

Cicim ayları geçtikten sonra aşı bağlamındaki utancın gölgesi bir kez daha büyüdü.

Nüfusun % 13’üne sahip varsıllar aşıların % 51’ini edindi. Parayı veren düdüğü çaldı başka deyişle. Oysa, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) oluşturduğu COVAX ve C-TAP (Teknoloji Erişim Havuzu) aracılığıyla aşı paylaşımında eşitliği ve adaleti sağlamayı amaçlamıştı. İki milyar doz aşıyı 190 ülkeye ulaştırma hedefiyle yola çıkan COVAX’ın da, Teknoloji Erişim havuzu oluşturmayı amaçlayan C-TAP’in de hedeflerini şimdiden 2024’e ertelediği haberlerine bakılırsa her iki düzeneğin de ölü doğduğu gerçeği kabul anlaşılmış olacaktır.

Jonas Salk : Bugünlerde saygıyla anılması gereken kişilik. Çocuk felci aşısını bulan bilim insanı. “Güneşin patenti mi var, aşının olsun!” sözleriyle tarihe geçti.

Yüksek gelirli 49 ülkede uygulanan aşı dozu sayısının 39 milyon olmasına karşılık en düşük gelirli ülkelerden birisindeki sayının 25 (yirmi beş) olması utancın boyutunun anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.

Aşı geliştirme sürecinde yaşananlar da ayrıca irdelenmeye değerdir.

Varsıl ülkeler aşı geliştirmesi için şirketlere 2 milyar Avro kamu kaynağı aktarmış durumdadır. Bu hatırı sayılır kaynağın şirketlerin riskini en aza indirdiği açıktır. Buna karşılık üretici şirketler patentleri ellerinde tutarken, aşı ederleri bağlamında ülkelerle görüşme yapabilme gücüne erişmiş durumdadırlar. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi “katılım toplumsalken, kazanç şirketsel” ilkesi öne çıkmıştır.

Diğer yandan ise, “Güneşin patenti mi var ki, aşının olsun diyen” çocuk felci aşısı mucidi Jonas Salk’ın kemikleri de kim bilir kaçıncı kez sızlatılmıştır.

Kamu destekli özel girişim modelinin tercih edildiği aşı üretiminde doğrudan kamu üretimini tercih eden ülkeler Rusya ve Küba’dır. Aşı üretimi sürecinin eş zamanlı olarak aşı şovenizmine dönüştüğü de ortaya çıkan bir başka acı gerçektir. Şirketsel ürünlerin oluşturulan halkla ilişkiler düzeneği aracılığıyla öne çıkartılmaya çalışıldığı da ibretle izlenmektedir. Böylelikle kamusal aşı üreten iki ülkenin adının olabildiğince az anılması sağlanmaktadır.

Dünya ölçeğindeki aşı istemini karşılamaktan uzak olan aşı üretiminin yetersizliğine aşı paylaşımındaki eşitsizlik ve adaletsizlik eklenmiştir. Yurttaşı başına 9 doz aşı edinen Kanada gibi kimi varsıllar karşısında aşının adını duymakla yetinenlerin varlığı insanlık tarihinde yeni bir utanç sayfası açılmasını kaçınılmaz kılmıştır.

Aşı paylaşımında eşitliği ve adaleti sağlama amaçlı COVAX ve C-TAP düzeneklerinin işlevsiz kalması karşısında DSÖ Genel Yöneticisi Thedros Adhanom Ghebreyesus’un şu sözleri utanç anıtının yazıtı olmayı hak ediyor :

“Dünya felakete eşdeğer bir ahlâki çöküntünün eşiğindedir. Bu felaketin bedeli yoksul ülkelerde yitirilecek yaşamlarla ödenecektir.”

Bir yılını dolduran salgın bir yandan insanlığın canını yakarken diğer yandan da akıldan ve bilimden kopmuş olan insanlığa paha biçilmez dersler vermiştir. Vermeyi de sürdürmektedir. Önü alınamaz kazanç tutkusu dünyayı salgına sürükleyen önde gelen etkenlerden birisi olmuşken, aynı tutkunun salgını geride bırakmada önemli gereç olan aşı bağlamında da kendisini göstermiş olması ironik bir durum olsa gerektir.

Henüz tartışmaları süren ve ülkemize Çin’den getirilen 1 milyon doz bedelsiz aşının devlete fatura edilmiş olması kazanç tutkusuna güncel örnek olmanın yanı sıra vicdanlarda açtığı derin yarayla da tarihteki yerini almıştır.

Avrupa Birliği’nden kopan İngiltere’nin İngiltere’de üretilen aşıları alıkoyması, AB’deki % 5’lerde dolaşan aşılama oranlarını kendi ülkesinde 15’lerin ötesine taşıması gibi ayrıntılar önemle irdelenmelidir.

Salgının başlangıç döneminde yaşanan dağınıklık ve acıklı görüntü aşının devlet destekli özel kazanç temelli üretimiyle ve buna eklenen eşitsiz ve adaletsiz dağıtımla sürdürülmektedir.

Büyük insanlık utanç anıtları parkına bir yenisini eklemeyi başarmıştır.

Salgının sona ermesi insanlığın eylemlerinden çok evrim şöleni sunan virüsün geçireceği değişikliğe bağlı olacak gibi görünmektedir.

İnsanlık bir kez olsun akılcı ve bilimsel davranıp kendi göbeğini kesmek yerine virüsün insafını beklemek gibi kendi gelişmişliğiyle(!) orantısız bir durumun içine düşmüş durumdadır.

Sözün özü, hastalığa olduğu gibi insanlığın tüm kesimleri aşıya da eşit uzaklıkta değildir. Dünyayı egemenliği altına alan eşitsizlik ve adaletsizlik sarmalı küresel salgında da olanca varlığıyla kendisini duyumsatmaktadır.

Bu yazı aşağıdaki bağlantıda da yayımlanmıştır :

https://haber2021.com/insanligin-yeni-utanc-kaynagi-asi

Yorum bırakın