
İstanbul’a ve orada yaşayan dostlarımzıa geçmiş olsun! Çok değil 10 gün önce de benzer dilekte bulunmuştuk. Bu dileklerimizin sonu gelecek gibi değil. Bugün İstanbul için dile gelen dileklerimizin yarın Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Adana ya da bir başka kentimiz için söz konusu olabileceğinden kaygılıyız.
Bir ya da iki yılda bir yurtdışına çıktığımızda gittiğimiz ülkeyi gezip, görmenin ve kültürünü tanımanın yanı sıra kentlerini ve gündelik yaşamını da izlemeye çalışıyoruz.
Bu gözlemlerimiz sonucunda şu saptamayı acı da olsa yapmaktan geri duramıyoruz!
Türkiye gezip, gördüğümüz ülkelerle karşılaştırıldığında son derece pis olmasının yanı sıra kural ve yasaların tanınmadığı bir ülkedir. Dahası, Türkiye’nin doğal, kültürel ve tarihsel varlıkları her geçen gün hızla yıkıma uğratılmakta ve övünç kaynağımız eşsiz zenginliklerimiz geri dönüşü olmaksızın yok edilmektedir.
İstanbul’a kısa sürede düşen 40-50 kilogramlık yağışın kenti göle çevirmesi, insanların boğulmaktan kurtulması, toplu ulaşımın felç olması, kent yaşamının durması boşuna değildir. Etkili ve yetkililer başlarını öne eğecek yerde pişkin bir biçimde doğayı suçlamayı seçmektedir. İnsan uygarlığı çok gelişmek ve ilerlemekle birlikte yağmur, kar, fırtına, sel ve deprem gibi felaketlerin önüne geçme olanağı henüz yaratılabilmiş değildir. Ancak, yine de insan aklına güvenilmelidir. Kentleşmeyi doğaya ve insana saygı çerçevesinde yapan ülkelerin bu bağlamdaki deneyimleri yol göstericidir.
Yağmursa yağmur, karsa kar! Bu gibi doğa olaylarını yalnızca Türkiye yaşamıyor. Avrupa ve Asya ülkelerinin de bu konuda ülkemizden geri kalmadıkları çok iyi bilinir.
Bu konuyla ilgili bir anı paylaşmalıyım!
2008 yılındaki Hong Kong ziyaertimiz sırasında şehir turu yaptıran rehberimiz anlatmıştı. 2008 yılının haziran ayında Hong Kong’a bir günde 500 (beş yüz) kilogram yağış düşmüş. Bu boyutta yağışın yarattığı olumsuz etkiler trafik sıkışıklığından öteye geçmemiş. Böylesi nicelikte bir yağışın ülkemizin her hangi bir yerine düşmesi durumunda olabilecekleri aklımıza getirsek bile dile getirmek istemeyiz.

Hong Kong’da yağmur….
Bir hafta on gün önce ve bugün İstanbul’da yaşananlar uygarlığa sığacak gibi değildir.
Suçluluk duygusu taşımayan pişkin yönetenlerimizin tersine bu akıl almaz durumun sorumlusunun hepimiz olduğunu bir kenara not edelim.
Bu kabul yönetenlerimizi temize çıkartmayı amaçlamıyor elbette!
Ülkemizin başına son 60 yılda geçen yerel ve genel yöneticilere bir selam gönderelim!
Onların içinden de son çeyrek yüzyılda görev yapmışlara ayrı bir parantez açalım!
Can kaybı yaşanmaması şanstır belki! Ama, bu olumlu durumun kocaman olumsuzluğu gölgelememesi gerektiği de kesindir.
Mantar gibi biten rezidanslar, AVM’ler; kentin akciğerlerine hançer gibi sokulan köprüler ve otoyollar; doğal afet toplanma alanlarına göz diken paragöz inşaatçılık anlayışını sanık sandalyesine oturtmak gerekiyor.
Bu yapılmadığı sürece kendi kendimize geçmiş olsun demeyi gelenekleştirir; uygar dünyayla aramızın açılmasını ağzımız bir karış açık izlemeyi sürdürürüz.
Bilinmelidir ki; kentler uygarlığın aynasıdır! En küçük sağanakta boğulmaktan zor kurtulan insanlar kentte yaşasalar da kentli olamazlar. Onları bu hallere koyanlar da uygar bir ülkede yaşasalar insan içine çıkamazlar.

Boston’da turistik amaçla kullanılan karada ve suda gidebilen motorlu taşıt

Ömer Lütfi EROL General (E) için bir cevap yazın Cevabı iptal et