İstanbul ülkemizin en büyük kenti. En azından 1500 yıldır dünyanın önemli kentlerinden birisi olma özelliğine sahip. Altı yüz yıl ayakta kalan Osmanlı’nın Payitaht’ı.
Milli Mücadele sırasında ve Cumhuriyet’in kuruluşunda bocalasa da öndeliğini sürdüren kentimiz.
Yeryüzündeki pek çok ülkeden daha kalabalık.
Yazması ya da söylemesi hoş olsa da bu denli BÜYÜKLÜK gerçekte hiç hoş bir özellik değil. Büyüdükçe derdi de büyüyen İstanbul artık bir sorundur, kent olmanın ötesinde. Bu denli büyüklüğün bir gelişmemişlik göstergesi olduğu dünyadaki azman kentlerin az gelişmiş ülkelerde oluşundan bellidir.
Büyümesi ülke yönetimince izlenen(!) ve öznedirilen İstanbul’u 1999’dan bu yana ilgilendiren öncelikli sorun beklenen (büyük) deprem oldu. Beklentinin tersine bu önemli konuyla ilgili neredeyse bir şey yapılmadı. 1999’da 477 olan TOPLANMA ALANI sayısının 2019’da 70’lere düşmüş olması depreme hazırlık bir yana kente ve dolayısı ile Türkiye’ye ihanet edildiğinin somut belgesi sayılmalı.
1999’daki İstanbul’un nüfusu 10 milyonun biraz üzerindeymiş. Günümüz Azmanbul’unun nüfusu 16 milyonu aşkın. Deprem için yapılması gerekenlerin artan nüfusun gereksinimlerine harcandığı ortada.
Günümüzde Osmanlıcılık taslayanların Osmanlı tarihini okuyup, İstanbul’un nüfusunu denetim altına almayı amaçlayan önlemleri kavramalarında yarar var.
Son olarak 3. Köprü ve yeni havalimanı ile İstanbul’a nefes alacak alan bırakmayanların toplanma alanlarını da yapılaşmaya kurban ettikleri anlaşılıyor. 1999’da başlansa bugün epeyce yol alınması olası deprem önlemlerinin HİÇ düzeyinde olduğu görülüyor.
Uzmanların ve bilenlerin değil de kısa yoldan köşe dönücülerin dümen suyuna giren yöneticilerimizin bu acınası tablodaki payını yinelemek gereksiz olsa da tarihe not düşmek açısından kaçınılmaz.
5.8 gibi sıradan sayılması gereken depremin yıkıcı olmaması sevindirici olabilir. Ancak, bu sıradan depremin iletişimi felç edebilmiş olması, milyonlarca insanda ürküye yol açabilmesi düşündürmenin ötesine geçip kaygılandırmalı!
Artık, Azmanbul olan İstanbul için yapılması gereken ilk şey azmanlaşmanın önüne geçmek, büyümeyi bir an önce sonlandırmak olmalı. Bugün başlansa çürük yapı varlığının ortadan kaldırılması onyılları alır. Oysa, büyümeyi sonlandırmak birkaç satır yazıdan oluşan bir kararla olasıdır.
Olası depremin Azmanbul’a etkisini tartışmak mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya benzer bir saçmalıktan öte anlam taşımamaktadır.
İşe, kentsel dönüşümü rantışıma çeviren anlayışı terk etmekle başlanmalıdır.
Hiç olmazsa bu kez korku ve ürkü bir işe yarasın. Yanlış yoldan dönülsün!
Bu yapılmadıkça ahlar, vahlar arasında sürecektir yaşam.
Olası Azmanbul yıkımı Türkiye’nin yıkımı anlamına gelecektir.
Ceyhun Balcı
28.09.2019

Erdem Alptuna için bir cevap yazın Cevabı iptal et