Viyana, kendisine can veren Tuna’ya yeşille karşılık veren bir kent. Eski kent taşıttan olabildiğince arındırılmış. Eski kenti çevreleyen parklar ve yeşil alanlar iki milyonluk bir metropolde sessizlik ve dinginlik anıtları olarak boy gösteriyor.

Tuna’ya karışan Viyana ırmağı boyunca uzanan Stadtpark (Kent Parkı) yürürken huzur bulabileceğiniz bir kent köşesi. Hem de kentin orta yerinde.

Parka Stubentor’dan giriyorum. Dr Karl Lueger’in heykeli var aynı adlı meydanda. Karl Lueger, XIX. yüzyıl sonlarında belediye başkanlığı yapmış Viyana’da. Antisemitik görüşleriyle bilinse de heykeli bir şekilde dikilmiş ve korunmuş.

Meydanın yanı başında yer alan ve Türkleri 2 kez durduran surlar var.

Karl Luger anıtı ve Viyana surları

Parka girmezden önce çevredeki şık yapılara göz gezdiriyorum.

Bunları görünce Türkiye’de 40-50 yıllık yapıların eski olmakla etiketlendiğini anımsıyorum.

Geçmişi 150 yıl geriye götürülen park 65 dönüm.

Parka heykel sıfatı eklense yeridir.

Varaklı II. Johann Strauss heykeli görkemli görünüyor.

Hemen sonra bir ressama rastlamak şaşırtmamalı. Hans Makart.

Hans Makart XIX. yüzyılda yaşamış önemli ressamlardan birisi olarak bilinir.

Franz Schubert’e rastlıyoruz kent parkında.

Otuz bir yıl yaşamış olmasına karşın geride bıraktığı yapıtların çokluğu burada heykeliyle yaşıyor olmasını açıklıyor.

Parkın ortasında yer alan içinde ördeklerin bulunduğu gölet kış olmasına karşın ortama güzellik katmaya yetiyor.

Parkın ortasındaki kiosk duyuru panosu olmanın ötesine geçmiş bir sanat yapıtına dönüşmüş gibi duruyor.

Viyana’da dolaşırken çalgısıyla yürüyen insanlara rastlamanız son derece olağan. Müziğin ve sanatın derin iz bıraktığı bu kentin parkında rastlaştığımız bir başka ad Robert Stolz. Stolz, orkestra şefi olmasının yanı sıra besteci.

Jugendstil taç kapıyı görüntülediğimde parkın sonuna gelmiş oluyorum.

Park sonlansa da yeşil bitmiyor.

Güneye yürüyüşüm beni Schwarzanberg meydanına götürüyor. Napolyon savaşlarında onu yenen bir Avusturya generalinin atlı heykeli adını taşıyan meydanı süslüyor.

İlerleyince Karlsplatz’daki Karl kilisesi önünde buluyorum kendimi.

Geldiğim bölgede Albertina sanat müzesinin yanı sıra Musikverein olarak bilinen konser evi var.

Buraya kadar gelmişken Brahms’ı selâmlamamak olmazdı.

Viyana Teknik Üniversitesi’nin görkemli ön cephesi de görüntülemeye değecek görkemde.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonunu simgeleyen Kızılordu anıtını selâmlıyoruz. Avusturyalılar da güncele uyup anıtın fonunu Ukrayna’ya ayırmışlar. Rus ya da Sovyet varsa Ukrayna da olmalı demişler anlaşılan.

Posted in , ,

“YÜRÜYEREK VİYANA” için bir cevap

  1. drbulent35 Avatar
    drbulent35

    Alkışlıyorum…

               >    >
    

drbulent35 için bir cevap yazın Cevabı iptal et